Soğuk Savaş - Vikipedi

Soğuk Savaş

Sol üstten saat yönünde:
Tarih12 Mart 1947 - 26 Aralık 1991
(44 yıl, 9 ay, 2 hafta)
Bölge
Tüm dünya
Sebep İki blok arasındaki ideolojik, askeri, siyasi ve ekonomik çatışma
Sonuç Kesin ABD Zaferi
Batı Bloku üstünlüğü.
Doğu Avrupa'da sosyalist rejimler düştü.
Almanya birleşti.
Sovyetler Birliği dağıldı.
Varşova Paktı feshedildi.
Taraflar
Amerika Birleşik Devletleri ABD liderliğinde
Batı Bloku ülkeleri
Sovyetler Birliği SSCB liderliğinde
Doğu Bloku ülkeleri
II. Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin, 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında olan SSCB'nin önde gelen tatil yeri Yalta'nın 3 km güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya gelmişlerdir. Yalta Konferansı olarak adlandırılan toplantının ana ekseni II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın yeni düzeni ve Avrupa topraklarının yeniden şekillendirilmesi üzerinedir.
Clement Attlee, Harry Truman ve Josef Stalin Temmuz 1945'te Potsdam Konferansı'nda
Avrupa askeri müttefikler
Avrupa ekonomik müttefikler
1959 yılında bloklar arası durum.

Soğuk Savaş (İngilizceCold War, RusçaХолодная война), iki Süper güç olan ABD önderliğinde Batı Bloku ile Sovyetler Birliği'nin önderliğinde Doğu Bloku ülkeleri arasında Truman Doktrini'nin ilanından (1947) SSCB'nin dağılmasına (1991) kadar devam ettiği kabul edilen uluslararası siyasi ve askeri gerginlik.[1][2] Soğuk Savaş dönemi, Amerika liderliğinde batı dünyası ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önderliğindeki komünist blok arasındaki dünya üzerinde geniş bir nüfusu etki etmesine verilen isimdir. Soğuk Savaş döneminde NATO, "Batı İttifakı" olarak da biliniyordu. Batı Bloku, NATO üyesi ülkeler ile NATO üyesi olmayan ancak ABD ile müttefik olan kapitalist ve antikomünist ülkelerden, Doğu Bloku ise Varşova Paktı'na üye olan komünist ve bu pakta üye olmayan diğer komünist ülkelerden oluşuyordu. Bu iki karşıt blokun yanı sıra hiçbir bloku desteklemeyen Bağlantısızlar Hareketi isimli üçüncü bir blok daha vardı. Çin ve Yugoslavya hem Doğu Bloku ülkeleri, hem de Bağlantısızlar Hareketi ülkeleriydi. Bu iki komünist ülkenin her iki blokta da olmasının nedeni Sovyetler Birliği ile olan görüş farklılıklarıydı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Adolf Hitler'in saldırganlığına karşı birlikte hareket eden üç ülke Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık birbirlerinden birçok açıdan farklı ülkelerdi. Sovyetler Birliği 1926'dan itibaren Joseph Stalin'in kararları ile yönetilen merkeziyetçi bir ülkeydi. Birleşik Krallık'ta anayasal monarşi bulunmaktaydı. Amerika Birleşik Devletleri'ndeyse kuvvetler ayrılığı bulunuyordu ve bir karar alınırken birçok aktör yönetime dahil oluyordu.

Birleşik Krallık ile Sovyetler Birliği arasında tarihi anlaşmazlıklar bulunurken Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği'nin komünizmin öncüsü olmasından rahatsızdı. Stalin'in İkinci Dünya Savaşı öncesi Adolf Hitler ile saldırmazlık anlaşması yapması da ülkeler arasında güven problemleri yaratıyordu. Buna karşın hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Birleşik Krallık, Hitler'in Sovyetler Birliği olmaksızın yenilemeyeceğinin farkındaydı. Hitler'in Sovyetler Birliği'ni Barbarossa Harekâtı ile istila etmeye kalkışmasının ardından Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill, Hitler'i bir "şeytan" olarak nitelendirdi ve Birleşik Krallık'ın Sovyetler Birliği'ne destek vereceğini açıkladı. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Cordell Hull, Hitler'in saldırganlığı karşısında ülkesinin Sovyetler Birliği'ne her türlü desteği vereceğini duyurdu.[3]

İkinci Dünya Savaşı sürerken, 9 Ağustos 1941'de, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt ile Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill Newfoundland açıklarında bir araya geldi. Savaş döneminde ilk kez buluşan ikili bu görüşmede Atlantik Bildirisi metninde uzlaştı. Woodrow Wilson'ın On Dört Maddesi'ne benzeyen bu bildiri, iki ülkenin savaşı nasıl sürdüreceğini açıklamaktaydı. Bildiride başarısız olan Milletler Cemiyeti yerine yeni ve etkili bir uluslararası kuruluşun oluşturulması gerektiği vurgulanmıştı. Bildiri Roosevelt ve Churchill tarafından imzalanırken, Stalin bildiriyi imzalamayı reddetti.[4]

Farklılıklara rağmen bu üç ülke birlikte hareket etti. İlk olarak 1941'de İngiliz-Sovyet orduları İran'da bulunan Alman yanlısı Rıza Pehlevi'yi devirdi ve İran'ı ele geçirdi. İran'ın ele geçirilmesi sonrası Hazar Denizi üstünden Sovyetler Birliği'ne çeşitli yardımlar gitmeye başladı. Amerikan istihbaratıyla İngiliz istihbaratı enigmanın çözülmesi sonrası sahip oldukları önemli bilgileri Sovyetler Birliği ile paylaşmaya başladı. Atlantik Bildirisi'ne imza atmayan Stalin, gelişen ilişkiler üstüne 1 Ocak 1942'de duyurulan ve ilk hâli yirmiden fazla ülke tarafından desteklenen Birleşmiş Milletler Bildirisi'ne desteğini açıkladı.[5]

İlişkiler ilerlerken Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık, "Önce Avrupa" politikası gütmeye başladı. Amerikan ordusunun Sovyetler Birliği'ne yapacağı çeşitli yardımlar ertelendi ve tam tersine Churchill'in iknaları ile Kuzey Afrika'daki İngiliz birliklere Amerikan ordusunun destek vermesi kararlaştırıldı. Stalin bu karardan hoşnut olmadı. Bununla birlikte Stalingrad Muharebesi sürerken Amerikan ve İngiliz destekleri azalmaya başlamıştı. Bu durum Stalin'in "Batılılar Nazi ve Sovyet ordularının birbirlerini imha etmesini bekliyor, sonunda da onların istediği şartlarda bir barış dayatılacak" şeklinde düşünmesine neden olmuştu. Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin Kuzey Afrika'daki kesin zaferi sonrası İngiliz Hava Kuvvetleri tarafından Berlin bombalanmaya başlandı. Roosevelt Almanya ile uzlaşma olmayacağını açıklayarak koşulsuz şartsız teslimiyet istedi. Almanya'da muhalefetin yükselmeye başladığı dönemde gelişen bu olaylar Hitler'in gücünü tekrardan yükseltti ve Alman ordusunun Sovyetler Birliği'ne karşı savaşını sürdürmesinde, Sovyet kayıplarının artmasında önemli rol oynadı. Bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'ın Sovyetler Birliği'nden daha bağımsız hareket etmeleri, "Önce Avrupa" diyerek Sovyetler Birliği'ni Nazi Almanyası'na karşı yalnız bırakmaları Soğuk Savaş'ın temelini oluşturdu.[6]

II. Dünya Savaşı'nın ardından birçok ülkede halk demokrasileri kurularak sosyalist düzene geçilmesi ve sosyalist hareketlerin birçok ülkede yayılması, ABD tarafından tepkiyle karşılandı. 5 Mart 1946'da, eski İngiliz Başbakanı ve Batı'nın önde gelen siyasetçilerinden W. Churchill, Amerika'nın Fulton (Missouri), kasabasında, Başkan H. Truman'ın yanında Sovyetler Birliği'ne karşı bir siyasal savaş ilan eden ve Demir Perde ifadesine yer veren ünlü konuşmasını yaptı. Churchill, Anglo-Sakson ülkelerindeki yöneticileri, sosyalizme karşı güç birliği oluşturmaya çağırdı.[7] Bu konuşma, uluslararası arenada Batı Bloku için bir eylem planı oldu. Böylece bir silahlanma yarışı başlatılarak SSCB ve bağlaşıkları çerçevesinde Amerikan üslerinin ve askeri blokların kurulmasına yönelik, Soğuk Savaş dönemi açıldı. ABD, SSCB ve öteki sosyalist ülkelere karşı çevreleme stratejisi izledi. 1947 Mart ayında, ABD Başkanı Truman, SSCB'nin tehdidi altında olduğu ileri sürülen ülkelere ekonomik ve askeri yardıma dayalı doktrini ilan etti. Bir ay sonra Moskova'da toplanan müttefikler arası konferans başarısızlıkla sonuçlandı ve taraflar faşist işgalinden kurtardıkları topraklar üzerinde ayrı ayrı varlıklarını sürdürmeye devam etti.

Mayıs ayında İtalya ve Fransa hükûmetlerinde yer alan komünist partisi üyesi bakanlar, görevlerinden ayrılmak zorunda bırakıldı. 1947 Mayısını belirleyen asıl olay, Marshall Planı'nın açıklanması oldu. Çin'de Çan Kay Şek'in konumlarını savunmaları olanaksız hale gelişi karşısında ABD, Truman Doktrini'yle öngörülen yardımı, Almanya'nın da içlerinde bulunduğu Avrupa ülkelerine yöneltmeyi, böylece ekonomik yardım sağlama umuduyla Doğu Avrupa'daki halk demokrasili ülkeleri de kendine çekmeyi hedefledi, lakin Doğu Avrupa ülkeleri Temmuz 1947'de Marshall Planı'nı reddetti. Aynı yılın Ekim ayında SSCB ve sosyalist ülkelerin dış siyasetini eşgüdümlü kılmaya yönelik olarak Kominform kuruldu. 1948 Şubatı'nda Çekoslovakya'da halk demokrasisinin yerleşmesi karşısında, Batılı ülkeler Almanya'nın kendi işgalleri altında tuttukları kesiminde bir oldubitti yaratmaya yöneldiler. Bu gelişme üzerine ilan edilen Berlin Ablukası (Haziran 1948 - Mayıs 1949) Soğuk Savaş'ın tırmanışında önemli bir dönemeç oldu. 1949 Nisanı'nda ABD ve müttefiklerinin NATO'nun kuruluşunu ilan etmelerinin ardından Mayıs-Kasım arasında Almanya'da iki ayrı devlet kuruldu. Bu süreçte Eylül 1949'da SSCB'nin de ilk atom bombasını yaptığını açıklaması ABD'nin bu alandaki tekel durumuna son verdi. Soğuk Savaş'ın doruklarından biri, kuşkusuz 1950'de başlayan Kore Savaşı oldu; o kadar ki BM'nin Güney Kore'yi desteklemesi üzerine, bir dünya savaşının patlak vermesi tehlikesi doğdu.[8][9]

1953'te Stalin'in ölümünün ardından Temmuz'da Kore'de yapılan ateşkes ile Soğuk Savaş'a göreceli bir yumuşamanın geldiğini görmekteyiz. Mayıs 1955'te Varşova Paktı'nın kurulmasının ardından Temmuz'da Cenevre'de yüz yüze gelen ABD ve SSCB temsilcileri, dünya çapında silahsızlanma konusunda herhangi bir somut sonuç alamadılarsa da, bir bakıma böylesi bir konferansın toplanması bile, gerginliğin azaltılması yolunda önemli bir adım oldu. 1957'den başlayarak Soğuk Savaş'ın varlık nedeni gitgide azaldı. Bu bağlamda 1958'de Cenevre'de nükleer denemeleri durdurma yönünde yapılan görüşmeleri, 1959'da Eisenhower - Kruşçev görüşmesi izledi. 1960'la birlikte SSCB'nin yoğunlaştırdığı barış içinde yan yana yaşama siyaseti, dünya ölçüsünde geniş yankılar uyandırdı. 1962 Küba bunalımını izleyen dönemde 1963'te ABD ile SSCB arasında nükleer denemeleri durdurmaya ilişkin Moskova Antlaşması imzalandı. 1950'li yıllara damgasını vuran Soğuk Savaş, güç gösterileri, siyasal tehdit ve şantajlar, yıkıcı ve bölücü etkinlikler, psikolojik savaş yöntemleri, kışkırtıcı propaganda vb. yöntemlerde kendini ortaya koydu. Moskova Antlaşması'yla açılan Soğuk Savaş'tan yumuşamaya doğru yönelim, 1975 Helsinki Nihai Senedi'in imzalanmasıyla siyasal düzeyde önemli bir başarıya ulaştı.[10] Fakat 1980 sonrasında ABD tarafından başlatılan yumuşamaya son verip Soğuk Savaş'ı tırmandırma siyaseti, değişik olaylar bahane edilerek, yeniden uluslararası siyasette etkili oldu. 1985 sonlarında gerçekleşen Gorbaçov - Reagan zirvesi bu gelişimi engelleme yönünde atılan önemli bir adım oldu.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu ve Batı bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditleri bütün dünyada gerginlik yaratmıştır. Bu dönemde, insanlarda nükleer kıyamet paranoyası doğmuş, dünya devletleri ise bu iki bloktan birinin yanında yer almaya çalışmışlardır. Gerginlik hiçbir zaman taraflar arasında sıcak savaşa dönüşmemiş olsa da taraflar her anlamda birbirlerini yıpratmaya çalışmışlardır. Genel kabule göre, Berlin Duvarı'nın yıkılışı komünizmin çöküşüne zemin hazırlamış, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile de Soğuk Savaş bitmiştir. Soğuk Savaş sürecinde her iki tarafın potansiyelleri;

Doğu Bloku Ordusu:

Batı İttifak Ordusu:

(NOT: Verilen sayılar yaklaşık değerlerdir.)

Bu şartlar altında olası bir nükleer savaş, dünya nüfusunu çok önemli derecede etkileyecek, yarattığı tahribattan dolayı çok fazla can ve mal kaybına sebep olacaktı.

Batı İttifakı ve Doğu Bloku ülkeleri askeri ve siyasi etkilerinin yanı sıra sanat, spor, edebiyat ve bilim gibi tüm alanlarda da birbirleri ile yarışmışlardır.

Bu Soğuk Savaş'ın başlamasına sebep olan iki devlet Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'nin arasında gözükse de diğer bütün ülkelere etkisi altına almıştır. Bu yazıda özellikle bu iki ülkenin izlediği dış politika ele alınmıştır.

Soğuk Savaş devletlerin kendilerine özgü strateji izlemelerine neden olmuştur. Bu iki devletin süper güç olması Soğuk Savaş'ı beraberinde getirmiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bu süper güçleri nasıl kullandıkları merak konusudur. Amerika Birleşik Devletleri'nin soğuk savaş dönemindeki izlediği politika şu idi: Geçmişteki hatalardan ders alma, olası savaşları engellemek için de self determinasyon; yani devletlerin kendi geleceklerini kendileri belirlemesi.

1823-1939 döneminde Amerika Birleşik Devletleri genellikle kendini Avrupa devletler sisteminden izole etmiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Amerika dış politikası sistemi diğer ülkeler arasında gerilim çıkartmıştır. Amerikan dış politikası için anahtar sözcükler barış, fırsat ve demokrasi idi. Amerika Birleşik Devletleri sadece gelişmiş demokratik hayat tarzının ışık kaynağı değil aynı zamanda uluslararası ilişkilerde ahlaklı, dürüst, demokratik model örneği olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri barışçıl ve demokratik bir devlet politikası izlemekte idi. Amerika Birleşik Devletleri'nin diplomasi fikri şöyleydi: Çıkar uzlaşması ve çelişkilerden uzak izolasyon. Diğer taraftan Sovyetler Birliği lideri için de ideoloji önemliydi. Onlara göre kapitalizm, insanların özgürlüğünü engelleyen başlıca neden idi. Bu nedenden ötürü Sovyetler Birliği kapitalist devletleri rakip olarak görmüştür. Yukarıdaki bilgilerde Soğuk Savaş'ın başlaması ve gelişim anlatılmaktadır. Biraz daha derine inelim.

Winston Churchill ve Başkan Franklin, 1945 öncesi Qenbec Konferansı'nda Sovyetler Birliği'nin savaş sonrası Avrupa kıtasına hakim bir güç olacağını düşünmüştü. Batılıların Sovyetler Birliği ile ilişkiyi kesip onları yok etme ve aynı zamanda Adolf Hitler'in tehdidini Batı'dan Rusya'ya doğru çevirme çabaları Sovyet düşmanlığının temel nedeni olarak düşünülüyordu. Yukarıda bunun detayları açıkça verilmiştir, şimdi biraz daha sonuçları ele alalım.

Soğuk Savaş iki süper gücün kesişmesi ile ortaya çıkmıştır. Her iki süper gücün liderleri barış aramış ancak kendi ideolojilerinden asla vazgeçmemişlerdir. Açık kapı politikası ile dünya çapındaki çıkarları korumuşlardır. ABD uyguladığı bütün stratejileri kendi güvenliğini sağlamak için yapmıştı. Sovyetler ise yayılmacı politikalar ile komünist rejimi yayma çabasına girmişti. İki devlet, dünyadaki süper güç olma yolundaki en büyük adamları atmıştı. ABD'nin uyguladığı politika, Ruslar'ın yayılmasının kendilerine bir tehdit unsuru olmasını engellemekti. Bundan dolayı Soğuk Savaş yıllarında en çok uygulanan politika tehdit politikasıdır. Bu stratejinin amacı, ABD'nin kendi güvenliğini, diğer güçler arasındaki dengeyi sağlayarak korumaktır.

Amerika Birleşik Devletleri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra dünyadaki tek süper güç olmuştur. Bunda etkili olan sebepler Soğuk Savaş yılından beri izlediği stratejidir. Bu strateji, Amerika Birleşik Devletleri dış politikasının temelini oluşturmuş ve bu bakış açısının hâlen devam ettirmektedir. Günümüz Amerika Birleşik Devletleri dış politikasını, Soğuk Savaş yıllarında izlediği politika itibarıyla çok da fazla değişime uğramadığını görürüz. Tarih sürekli olarak tekrarlanmaktadır ve benzer olaylar yaşanmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomisinin şekillenmesinde siyasi nedenlerden dolayı Vietnam'a barışı sağlamak amacıyla girmesi ve Vietnam Savaşı sonrasında ağır ve maddi manevi yenilgiye uğraması etkilidir. Bu ekonomik şekillenmeyi, Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak Harekâtı'nın da etkilediği söylenebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ta bulunan askerlerinin geri çekilmesi, şüphesiz maddi ve manevi sıkıntılar yaratmıştır. Bunun gibi olaylar aynı zamanda Soğuk Savaş'ın etkilerindendir. Bir nevi yansıması da diyebiliriz.

Soğuk Savaş döneminin sona ermesini ele alırsak; 1970'li yıllar itibarıyla her iki taraf da daha stabil ve tahmin edilebilir uluslararası sistem için birbirleri ile iletişime geçmeye başladı. Bu dönemde, stratejik silahların sınırlandırılmasıyla ve Amerika Birleşik Devletleri ile Çin'in Sovyetler Birliği'ne karşı ağırlık kazanmasıyla, açık görüşmeler sahne aldı. Ancak ülkelerarası huzur dönemi Sovyetler Birliği ve Afganistan Savaşı'nın ortaya çıkışı ile sona erdi. Sovyetler Birliği'nin Kore Havayollarını vurması ve NATO birliklerinin Able Archer 83 tatbikatını yapması tansiyonu tekrar artırdı. Amerika Birleşik Devletleri, ekonomik alanda durgunluk yaşayan Sovyetler Birliği üzerinde diplomatik, askeri ve ekonomik baskılarını daha da artırdı. 1980'lerin ortalarında yeni Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, glasnost ve perestroyka adlı liberalleşme reformu paketlerini duyurdu ve Afganistan'da Sovyetler Birliği işgali böylece sona erdi. Federasyon ülkelerinde, özellikle Polonya'da ulusal bağımsızlık talepleri artmaya başladı. 1989 yılında Orta ve Doğu Avrupa'daki komünist rejimler çöktü. Sovyetler Birliği'ni yöneten komünist parti de kontrolü kaybetti. Sovyetler Birliği resmî olarak Aralık 1991'de parçalandı ve Moğolistan, Kamboçya ve Güney Yemen'deki komünist rejimler çöktü. Amerika Birleşik Devletleri dünyanın tek süper gücü olarak ayakta kalmayı başardı ve Soğuk Savaş bu şekilde sona ermiş oldu.

Soğuk Savaş ve Türkiye

[değiştir | kaynağı değiştir]

Soğuk Savaş'ın İlk Yılları ve Türkiye

[değiştir | kaynağı değiştir]

İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Türkiye'nin iki kutuplu dünyadan kendini soyutlaması, yani savaşa fiilen girmemesi Soğuk Savaş döneminde Türk dış politikasında bazı gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmasını en büyük nedeni toprak bütünlüğüne yönelen Sovyet komünizmiydi. Bir anlamda Türkiye'nin kendini ABD'nin başını çektiği NATO bloğu içinde konumlandırma gayreti içerisine girmesi kaçınılmazdı. Tabii Türkiye'nin savaşta tarafsız kalması ciddi anlamda eleştirilere neden oldu ve Türkiye'de yalnızlık fobisi oluşmaya başladı. Başta Amerika ve İngiltere'nin Türk parasına karşı gösterdiği soğuk tavırlar Türkiye'de işlerin iyice çıkmaz hale gelmesine neden olmuştu. Ancak Türk dış politikaları ile ABD'nin bölgesel çıkarlarının uyuşması, Türkiye'nin Batı dünyasında yer bulmasına fırsat vermiş oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından patlak veren bu dönem, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'ndan farklı olarak silah gücü yerine ekonomik gücün kullanıldığı bir dönemdir. Yani bir anlamda dünyanın sanayileşmiş ülkelerinin gelişerek dünya üzerinde nüfuz kurma hakimiyeti olarak da adlandırılabilir. Tabii Soğuk Savaş dönemini İkinci Dünya Savaşı'ndan bağımsız bir dönem olarak görmek doğru değildir. Yıkıcı ve katliamlarla dolu geçen İki Dünya Savaşı'nın sona ermesi ülkelerin maddi anlamda kendilerini geliştirme ihtiyacını doğurdu ve bu da sanayi, bilim, fen ve sosyal bilimler alanında önemli adımlar atılmasını beraberinde getirdi. Türkiye'nin, İkinci Dünya Savaşı'nda fiilen bloklardan birinin tarafında yer almaması, dünyanın büyük ülkeleri olan Amerika ve İngiltere'nin tepkisini üzerine çekti. Bu da, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin zora girmesine neden oldu.

Demokrat Parti ve Türkiye'nin NATO'ya Girmesi

[değiştir | kaynağı değiştir]

II. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile birlikte devletler arasında bazı anlaşmalar yapılmaya başlandı. Bu dönemde müttefiklerle Sovyetler Birliği'nin Hitler'e karşı olan stratejik işbirliğine dayalı ortak olarak hareket etmeleri savaşın bitiminde çıkar ilişkilerinden dolayı çatışma zemini oluşmasına neden oldu. 1943 yılından itibaren daha da belirgin hale gelen bu çatışmalar haliyle Türkiye'nin bir şekilde tarafını seçmesini gerektirdi ve Türkiye de gerekli adımı atarak kendini Batı bloğuna dahil etti.

Demokrat Parti 1950'li yıllarda iktidara gelmesi dış politikada benzer çabalar içerisine girdi. Türkiye, tarafsız kalıp bölgede inisiyatif almaktan kaçındı. Bu süreçte kırılma noktası, Türkiye'nin NATO'ya üye olması idi. Soğuk Savaş döneminin en önemli gelişmelerinden biri olan NATO'nun kurulmasının ana nedeni yine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği idi. Bu dönemde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Kominform'u kurarak Doğu bloğunu oluşturması Amerika Birleşik Devletleri'nin kanadının harekete geçmesine neden olmuştu. Amerika Birleşik Devletleri Sovyetlere karşı ortak bir savunma örgütü kurmak amacıyla 4 Nisan 1949'da NATO kuruldu. NATO'nun kurulması Türkiye'nin de bu ortak harekete girme çabasını beraberinde getirdi. Ancak bu dönemde Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ne üyeliğini kabul edilmiş olması İngiltere başta olmak üzere diğer Avrupalı ülkelerin tepkisine neden olmuş ve bu durumu siyasi, ekonomik ve kültürel gerekçeleri öne sürerek reddetmelerine neden oldu. Türkiye'nin NATO'ya kabul edilmesinde aslında nedenleri vardı o dönemde Kore Savaşı'nın yaşanması ve o dönem iktidarda olan Demokrat Parti'nin meclis kararı olmaksızın Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünde gerçekleşen Kore savaşında 4500 kişilik bir askerî güç göndermesi ABD'nin Türkiye'ye bakış açısına değişmesinde önemli bir olay oldu. Daha da önemlisi Sovyetlerin artan tehdidine karşı güvenlik önlemi almak isteyen Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli ihtiyaçlarından biri de üst kurmaktı. Bu konuda Türkiye'nin coğrafi olarak buna müsait olması Amerika'nın Türkiye'yi NATO'ya kabul etmesini etkiledi. Türkiye'nin NATO'ya alınmasının nedenleri şunlardır:

1. Kore savaşında gösterdiği askeri başarılar,

2. Uluslararası sorunlarda Türkiye'nin Batı ülkeleri ile hareket etmesi,

3. Türkiye'nin modern ve güçlü bir kara ordusuna sahip olması,

4. Batı savunması için Türkiye'nin coğrafi konumunun uygun olması.

Türkiye ve NATO Üyeliği Bağlamında Yapılan Anlaşmalar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Türkiye NATO üyeliği bağlamında 5 temel anlaşma imzalanmıştır. Bunlar NATO kuvvetler statüsü anlaşması, Türkiye'deki Amerikan kuvvetlerinin statüsü anlaşması, 23 Haziran 1954 Türkiye yardım anlaşması, askeri tesisler anlaşması ve Türkiye ile ABD arasında İzmir Çiğli Havaalanı kullanılmasına ilişkin teknik anlaşma.

İlk antlaşma tüm NATO ülkelerince imzalanmıştır. Türkiye'deki Amerikan kuvvetlerini statüsü Anlaşması ise Türkiye'de kurulacak Amerikan üsleri bu üslerdeki Amerika Birleşik Devletleri askerleri ve bunların statüleri ile ilgili kurallara ilişkindir. Tüm bu konularda ek protokoller düzenleneceği de anlaşmada belirtilmiştir. 30 Haziran 1954'te Türkiye Büyük Millet Meclisinin sunulan anlaşma 2 Temmuz 1954'te Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Ekli nota ise aynı gün verilmesine rağmen TBMM'ye gelmemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeyen ekli notanın ikinci maddesinde Türkiye'ye gelecek Amerikan Kuvvetleri için Türkiye hükûmetinden izin alınmayacak ve bu kuvvetlerin ülkeye giriş çıkışlarının daha önceden hükûmete bildirilmeyeceği belirtilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisine hiç gelmeyen askeri Tesisler Anlaşması ise ekleri ile birlikte İncirlik de dahil Türkiye'nin üstlerin kullanımına ilişkindir dönemin siyasal iktidarı anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin nedeni NATO Antlaşması'nın 3 maddesine dair bir uygulama Anlaşması olması ile açıklamış. Türkiye yasalarına göre Türkiye Büyük Millet Meclisi getirilme zorunluluğun olmadığını iddia etmiştir. Ne var ki asıl neden ABD'nin bu yöndeki talebidir Amerika Birleşik Devletleri ve Menderes iktidarı ülkenin egemenliğini açıkça çiğnendiği Bu anlaşma ve notalardan dolayı gelebilecek eleştirilerden kaçınmışlardır askeri tesis Antlaşması'na göre Amerikalılar Türkiye'de istedikleri yerde üst ve test kurabilecekleri buralardaki personel NATO'ya değil ama Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı olacaktır Amerika Birleşik Devletleri'ne istediği gibi üstleri genişletme malzemeyi Hakkı tanınmıştır Amerikalılara NATO çerçevesinde tanınan haklar da genişletilme ektedir Örneğin dünya uygulamalarının tersine ABD kurdu üstler için kira ödememekte Amerikalı personelin Tüm gereksinimlerini ABD'den temin edilmektedir gelen malları gümrük muafiyeti tanınmış Kiminle Nasıl yapıldığı bilinmeyen bir sürü ikili anlaşma ile Amerikan askerleri ve personeline kendi posta servislerini kurma ve kullanılan kendi radyolarını kurma Hakkı tanınmıştır Bu bağlamda yapılan ikili anlaşmalardan ülkeye menleri yok eden en önemlilerinden biri yargı Erkin'in devredilmesidir. 28 Temmuz 1956'da Türkiye Dışişleri Bakanlığı Amerikalılara verdiği 4625 sayılı nota ile Amerikalıların Türkiye'de işledikleri suçların Türk yargısı nca yargılanmayacak kabul etmiştir görev başındaki Amerikalılar işledikleri suçlardan dolayı ancak kendi yargı mercilerinde önyargı kararı vereceklerdir. Görev başında olup olmadığına karar verme yetkisi ise ABD makamlarındadır. Yukarıdaki sayıları anlaşmalar ve bunlara ek olarak yapılan ikili anlaşmalarla Amerikan üslerine gelince 1970'lerde Türkiye'deki Amerikan üslerinin sayısı 101'dir. 1960'lı yıllarda üstler ve bunlarla ilişkili olarak kurulan radar Tesisleri Ortadoğu ve Kafkasların denetiminin yanı sıra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin denetlemeye yönelik olmuştur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri Ankara Belbaşı'nda kurdu. Dev sismograf ile Sovyetlerin Sibirya'daki gerçekleştirdiği yeraltı nükleer denemelerin şiddetini ölçmüş, Sinop ve Diyarbakır pirinçlikte kurduğu kafes radarlarla yine Sovyetlerin gizli uydu haberleşmeleri dinlemiştir. Bu işlerin en önemlisi hiç şüphesiz İncirlik Üssüdür. 1951 yılında inşasına başlanan ve 1954'te tamamlanan üs ABD'nin dünya çapında ani hareket üssü statüsü ve verdiği az sayıda üsten biridir ve 1000 millik hareket yarıçapı ile Amerikan hava kuvvetlerinin Karadeniz, Akdeniz ve Ege ile birlikte asıl bahse konu olan ve Hazar petrol bölgelerini kapsayan bölgede fiziki kontörü sağlamaktadır. Bu sabıkalı 1958 yılında Almanya'dan gelen Amerikan deniz piyadelerinin Türk hükûmetinin İldeniz bile bekleme yeri gerek duymadan İncirlik üssünden ürüne gitmelere sahne olmuştur üs yine 1958 yılında ABD'nin Lübnan müdahalesinde kullanılmıştır.

NATO'nun (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) temelini oluşturan anlaşma metni 12 ülkenin katılımı ile 4 Nisan 1949'da Washington'da imzalandı. Ağustos 1949'da yürürlüğe giren metne imza koyan ülkeler şunlardır: Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Fransa, Portekiz, İzlanda ve İtalya'dır. Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya katılmasına ilişkin Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü 22 Ekim 1951'de Londra'da imzalandı. Türkiye kuzey Atlantik Antlaşması'nı 18 Şubat 1952'de onaylayarak 5886 sayılı yasa ile NATO'ya üye oldu. Aynı tarihte Yunanistan da anlaşmayı onayladı. NATO'nun üye sayısı Almanya'nın 1955'te, İspanya'nın 1982'de, Çek Cumhuriyeti Macaristan ve Polonya'nın 1996'da ittifakı katılması ile 19 oldu. 21-22 Kasım 2002 tarihinde gerçekleştirilen NATO'nun zirvesinde Soğuk Savaş sonrası iki genişleme kararı alındı ve Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya Romanya Slovakya ve Slovenya ittifak ile katılım müzakerelerine başlamaya davet edildi. Bu ülkelerle katılım müzakereleri sonucunda hazırlanan katılım protokolleri 26 Mart 2003'te Brüksel'de imzalandı. Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenyalı NATO'ya katılma ne ilişkin protokollerin onaylanmasına ilişkin yasalar 5 Kasım 2003 TBMM'de kabul edildi. 7 Eski Doğu bloğu Ülkesi Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya ve Estonya. 29 Mart 2004'te ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen törenle resmen üye oldular. NATO'nun üye sayısı 7 ülkenin katılımı ile 26'ya ulaştı. Fransa ittifak üyesi olmakla birlikte Entegre askeri yapıya dahil edildi. 14 maddelik anlaşma metni örgütün müdahale alanlara ve sınırlarını belirliyor.

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) anlaşma metni

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bu anlaşmanın tarafları Birleşmiş Milletler yasasına maçına mı ilk elenen inançlarını ve bütün haklar bütün hükûmetlerle barış içinde bir arada yaşama arzularını teyit ederler demokrasi bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün hakların özgürlüklerini ortak mirasları ve uygarlıklarını korumakta kararlıdırlar. Kuzey Atlantik Bölgesi'nde istikrar ve refahın gelişmesine amaçlarla toplu savunma ve barış ile güvenliğin korunması için çabalarını birleştirmekte kararlıdırlar. Bundan dolayı bu Kuzey Atlantik Anlaşması'nı kabul etmişlerdir.

NATO'nun maddeleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Madde 1 - Taraflar Birleşmiş Milletler yazısında ortaya konduğu üzere karışmış olabilecekleri herhangi bir uluslararası anlaşma hızlı uluslararası barış ve güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan barışçıl yollarla çözmeyi ve uluslararası ilişkilerin de Birleşmiş milletinin amaçlarına aykırı olacak şekilde 3 kullanımı ya da tehdidinden sakınmayı tatil etmektedirler.

Madde 2 - Taraflar özgür kurumlarını güçlendirerek bu kurumların üzerinde kurulu olduğu ülkelerin daha iyi anlaşmasını sağlayarak ve istikrar ile refah koşullarını geliştirerek barışçıl ve dosya uluslararası ilişkilerin daha da geliştirilmesi ne katkı yapacaklardır uluslararası ekonomi politikalarında çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelik ve taraflardan herhangi bir ya da hepsi ile ekonomik işbirliğini teşvik edeceklerdir.

Madde 3- Bu anlaşmanın amaçlarına daha etkin biçimde ulaşabilmek için taraflar tek tek ve ortaklaşa olarak sürekli ve etkin öz yardım ve karşılıklı yardımlarla silahlı bir saldırıya karşı bireysel ve toplu direnme kapasitenin koruyacaklar ve geliştireceklerdir.

Madde 4- Taraflardan herhangi biri, taraflardan birinin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiğini düşündüğü zaman, tüm taraflar birlikte danışmalarda bulunacaklardır.[11]

Madde 5 - Taraflar Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da İçlerinden bir veya daha çoğuna yönetilecek silahlı bir saldırı hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendireceği ve eğer böyle bir saldırı olursa Birleşmiş Milletler yasasının 51. maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak Kuzey Atlantik Bölgesi'nde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte silahla kuvvet kullanımında dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olacaktır konusunda anlaşmışlardır böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemlere derhal güvenlik konseyine bildirilecektir Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman bu önlemlere son verecektir.

Madde 6 - Madde-5 açısından taraflardan bir ya da daha çok ona karşı silahlı saldırı aşağıdakilerden de kapsar tarafların Avrupa'da ya da Kuzey Amerika'daki topraklarına Fransa'nın Cezayir bölgesinde Türkiye toprakları veya taraflardan herhangi birinin egemenliği altında olan ve yengeç dönencesinin kuzeyinde yer alan adalara yapılan silahlı saldırı bu topraklarda ya da bu toprakları üzerindeki hava sahasında bulunan ya da anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihte taraflardan herhangi birini işgal kuvvetlerinin üstlenmiş olduğu herhangi bir Avrupa toprağında veya Akdeniz'de ya da yengeç dönencesinin kuzeyindeki Kuzey Atlantik Bölgesi'nde bulunan taraflarının herhangi birine ait kuvvetleri gemileri ya da uçakları yapılan silahlı saldırı.

Madde 7 - Anlaşma Birleşmiş Milletler üyesi olan tarafların Birleşmiş Milletler yasasınca uyarınca sahip oldukları hak ve yükümlülüklerin veya güvenlik konseyinin uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması konusundaki temel sorumluluğunu herhangi bir şekilde etkilemez ve etkilediği şeklinde yorumlanamaz.

Madde 8 - Her bir taraf kendisi ile diğer taraflar ya da üçüncü bir devlet arasında şu an yürürlükte olan uluslararası sözleşmelerin bu anlaşmanın hükümleri ile gelişmediğini beyan eder ve anlaşma ile çelişen uluslararası çözümlemede girmeyi taahhüt eder.

Madde 9 - Taraflar bu anlaşmanın uygulanması ile ilgili konuları ele almak üzere hepsini temsil edileceği bir konsey oluştururlar, Konsey herhangi bir zamanda acil olarak toplanan edecek şekilde düzenlenecektir. Konsey gerekli gördüğü ikinci organlar oluşturacaktır özellikle Madde 3 ve Madde 5'in uygulanmasına ilişkin önlemleri önerecek bir savunma komitesi derhal oluşturulacaktır.

Madde 10 - Taraflar bu anlaşmalı ilkelerinin geliştirebilecek ve Kuzey Atlantik Bölgesi'nin güvenliğine katkı yapacak durumda olan herhangi bir Avrupa devletinin bu anlaşmaya katılmayan oy birliği ile davet edebilirler. Davet edilen devlet katılım belgesini Amerika Birleşik Devletleri hükûmetine vererek bu anlaşmaya taraf olabilir. Amerika Birleşik Devletleri hükûmetin aldığı her 1 katına belgesinden tüm tarafları haberdar edecektir.

Madde 11 - Bu anlaşma taraflarca kendi anayasal süreçleri uyarınca onaylanacak ve hükümleri uygulanacaktır onay belgeleri en kısa zamanda Amerika Birleşik Devletleri hükûmetine teslim edilecek bu kümede aldı her bir belgeden tüm masrafları haberdar edecektir. Anlaşma Belçika, Kanada, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere imzacıları çoğunluğu tarafından onaylanır onaylanmaz onaylanan devletleri arasında yürürlüğe girecektir diğer devletler açısından ise onaylanan verildiği tarihte yürürlüğe girecektir.

Madde 12 - Anlaşma 10 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra ya da daha sonra herhangi bir tarih taraflar içlerinden herhangi birinden talep geldiği takdirde Kuzey Atlantik Bölgesi'nde barış ve güvenliği etkileyen faktörleri ve Birleşmiş Milletler yasası uyarınca uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla yapılan evrensel ve bölgesel düzenlemeleri göz önüne alarak anlaşmanın gözden geçirilmesi amacıyla görüşmelerde bulunacaktır.

Madde 13 - Anlaşma 20 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra herhangi bir taraf ayrılma bildirimini Amerika Birleşik Devletleri hükûmetine vermesinden 1 yıl sonra taraf olmaktan çıkabilir. Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti aldığı her ayrılma bildiriminden tüm tarafları haberden edecektir.

Madde 14 - İngilizce ve Fransızca metinlerine aynı derecede otantik olan bu anlaşma Amerika Birleşik Devletleri hükûmetinin arşivlerine saklanacaktır onaylı kopyalar bu hükûmet tarafınca imzalı diğer hükûmetlere iletilecektir.

Yunanistan ve Türkiye'nin katılımı üzerine Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü ikinci maddesi doğrultusunda değiştirilmiş hali ile 16 Ocak 1963 tarihinde konsey Fransa'da cezaya bölgesi söz konusu olduğunda bu anlaşmanın ilgili hükümleri 3 Temmuz 1962 tarihinden itibaren uygulanamaz hale geldiğini kaydettim anlaşma bütün imzacı devletlerin onaylanan verdikten sonra 24 Ağustos 1949'da yürürlüğe girdi.

İlgili filmler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]
  1. ^ Oxford Dictionary of English 2e, 2003, Oxford University Press, Cold War maddesi
  2. ^ Robert Service, The End of the Cold War: 1985–1991 (Macmillan, 2015)
  3. ^ Fink, Carole (2014). Cold War : an international history. Boulder, CO. ss. 47. ISBN 978-0813347950. 
  4. ^ Fink, Carole (2014). Cold War : an international history. Boulder, CO. ss. 54. ISBN 978-0813347950. 
  5. ^ Fink, Carole (2014). Cold War : an international history. Boulder, CO. ss. 55. ISBN 978-0813347950. 
  6. ^ Fink, Carole (2014). Cold War : an international history. Boulder, CO. ss. 56. ISBN 978-0813347950. 
  7. ^ Schmitz, David F. (1999). "Cold War (1945–91): Causes [entire chapter]". Whiteclay Chambers, John (Ed.). The Oxford Companion to American Military History. Oxford University Press. ISBN 0-19-507198-0. Erişim tarihi: 16 Haziran 2008. [ölü/kırık bağlantı]
  8. ^ Gonçarov, Sergey N.; Lewis, John W.; Litai, Xue (1993). Uncertain Partners: Stalin, Mao and the Korean War. Stanford University Press. ss. 213. 
  9. ^ Stueck, William (1995). The Korean War: An International History. Princeton University Press. ss. 69. 
  10. ^ Gaddis 2005, s. 188
  11. ^ "nato anlasma maddeleri". 23 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ağustos 2023.