Kur'an - Vikipedi

Kur'an
Kur'an-ı Kerīm
Bilgi
Dinİslam
DilKlasik Arapça
Periyody. 610 – 632
Bölümler114 (liste)
Ayetler6.236

Kur'an (Arapçaالقرآن / el-Kur'an) veya yaygın kullanılan adıyla Kur'an-ı Kerim (قُرْآنِ کَرٖیمْ), Müslüman inancına göre, yaklaşık 23 yıllık bir süreçte ayetleri Allah tarafından Cebrâil adındaki melek aracılığıyla Muhammed'e parça parça vahiyler hâlinde indirilen bir kutsal kitaptır.[1][2][3] İslam inancına göre Kur'an, Muhammed'in gerçek bir peygamber olduğunu kanıtlayan en önemli ve en büyük mucizedir.[4][5][6] Müslümanlar, namaz başta olmak üzere belli başlı ibadetlerinde Kur'an'dan çeşitli bölümler okurlar.[7]

Müslümanlar, Kur'an'ın Allah tarafından son peygamber Muhammed'e baş melek Cebrâil aracılığıyla, Ramazan ayından başlayarak yaklaşık 23 yıllık bir süre boyunca kademeli olarak vahyedildiğine inanırlar.[8] Bu vahiyler 610 yılında, Muhammed yaklaşık 40 yaşındayken başlamış ve ölüm yılı olan 632'de sona ermiştir.[9][10] "Okunan şey" manasına gelen Kur'an sözcüğü, metnin kendisinde 70 kez geçmektedir ve metinde yer alan diğer bazı isim ve kelimelerin de Kur'an'a atıfta bulunduğu düşünülmektedir.[11]

Kur'an'ın, Müslümanlar tarafından Tanrı'nın gerçek ve nihai sözü olduğuna inanılır.[12][13][14] İnanca göre Muhammed, okuma ve yazmayı bilmediği için bu metni yazmadı ve geleneğe göre Muhammed'in birkaç arkadaşı, vahiyleri kaydeden kâtip olarak görev yaptı.[15] Kur'an, Peygamber'in 632'deki ölümünden kısa bir süre sonra, Ebû Bekir'in hâlifeliği döneminde (632–634), bazı kısımlarını yazan veya ezberleyen sahabeler tarafından derlendi.[16] Ömer'in teşvikiyle Hâlife Ebû Bekir, Kur'an-ı mushaf hâline getirme kararı aldı ve bu görevi, Peygamber'in Kur'an'ı Cebrâil'e son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy kâtibi ve hâfız olan Zeyd bin Sabit'e verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kur'an'ı mushaf hâline getirdi ve Hâlife Ebû Bekir'e teslim etti.[17] Osman bin Affan, kendi hâlifeliği döneminde (644–656), günümüzde genelde Kur'an'ın bilinen ilk örneği olarak kabul edilen bir versiyon oluşturdu.[15]

Kur'an, İncil'deki ve diğer İbranî kutsal metinlerindeki kıssalara aşinadır. Kur'an, bu anlatıların bazılarını özetlemekte, bazılarının üzerinde uzun uzadıya bir şekilde durmakta, bazılarının da alternatif açıklamalarını ve yorumlarını sunmaktadır.[18][19] Kur'an'ın büyük bir bölümü uyarma, itaate sevk etme, ibret verme amaçlı olan bu dinî hikâyelerden oluşmaktadır. Kur'an, kendisini insanlık için bir hidayet kitabı olarak tanımlamakta, bazen belirli tarihsel olayların ayrıntılı açıklamalarını sunmakta ve genellikle bir olayın anlatımı üzerinden ahlaki ve ibretlik önemini vurgulamaktadır.[20] İslam'ın çoğu mezhebinde, Muhammed'in sözleri olduğuna inanılan hadislerin, İslamî hukukun temelini oluşturan hükümler için Kur'an'ı açıklamalarla desteklediğine inanılır.

Kur'an'ın tamamını ezberleyen kişiye hâfız denir. Bazen Kur'an'dan bir ayet, tecvid adı verilen ve bu amaç için ayrılmış özel bir hitabetle okunur. Ramazan ayında bazı Müslümanlar, dinî bir ritüel olarak tüm Kur'an'ı baştan sona okurlar. Kur'an, namazlarda sadece Arapça okunmaktadır.[21] Ayrıca çoğu Müslümanlar, belirli bir Kur'an ayetinin anlamını tahmin etmek için, metnin doğrudan çevirisinden ziyade tefsirlere güvenirler.[22]

Kur'ân sözcüğü Arapçada okudu anlamındaki karâ'e (قرأ) sözcüğünün üç harfli mastarıdır. Kelime anlamı bakımından "okunan şey" veya "okumak" anlamına gelir.[23] Kerîm sözcüğü ise "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelir ve İslam'da Allah'ın 99 isminden biridir.[24]

Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik. (Yusuf Suresi: 2)

Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. (Nahl Suresi: 98)

Kur'an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız. (A'raf Suresi: 204)

Kur'an'da belli yerlerde geçen "el-Kitab" (Bakara: 1–2), "el-Furkân" (Furkan: 1), "ez-Zikr" (Hicr: 9), "en-Nûr" (Nisa: 174) gibi kelimelerin de Kur'an'ı ifade ettiği düşünülmektedir.[23] Dinî anlatımlarda "Furkân-ı Hâkim, Mushâf-ı Şerif, Kelâmullah, Kitâbullah" gibi isimlerle de anılmaktadır.

Tarih ve arkeoloji araştırmaları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Muhammed'in hayatı, kıble ve Kur'an'ın ilk yazım yeri olan Mekke, 1970'li yıllardan bu yana çeşitli çevrelerce tartışılır olmuştur. Mekke'nin arkeolojik araştırmalarda İslam öncesi döneme gitmeyen yeni bir şehir olarak ortaya çıkışı, tarihî kaynaklar ve haritalarda adının 8. yüzyıl öncesinde geçmemesi,[25] ticaret yolları üzerinde olmaması yanında toprağının tarıma uygunsuzluğu,[26] ayrıca erken İslam tarihi hakkında ipuçları veren Kur'an ve hadis rivayetlerinde tanımlanan bazı yer isimleri ve özellikleri ile uyuşmazlıklar gibi nedenlerle Revizyonist İslam Araştırmaları Okulu olarak adlandırılan harekete mensup bazı tarihçiler, "Muhammed'in tarihsel bir kişi olduğunu söyleyen diğer çoğunluk tarihçilerden" ayrılarak O'nun kurgusal bir kişilik olabileceğine inandılar. (Patricia Crone ve Michael Cook gibi diğerleri ise O'nun gerçek ama daha kuzeyde yaşamış olduğunu düşünüyorlar.) Onlara göre Kur'an'da 16 kere anılan Mescid-i Harâm, Kuzeybatı Arap Yarımadası'nda bulunmaktaydı; yani rivayet kültürüne dayalı klasik eserlerde ifade edildiği gibi günümüz Mekke'sinde değil.[27][28][29][30][31][32]

Erken dönemde kûfî yazısıyla yazılmış bir Kur'an parşömeni. Yazma, Maide Suresi'nin 94. ayetinin bir kısmını, 95–96. ayetlerini ve 97. ayetin bir kısmını içermektedir.

İslam'ın çıkış yıllarında Arap Yarımadası'nda çok sayıda bölgesel dil ve alfabe kullanılmaktaydı. Kur'an yazımında kullanılan dil ve alfabenin kuzeyde gelişen, Suriye ve Kufe'ye kadar uzanan Nebatî–Aramaik dil (erken Arapça) olduğu ifade edilmektedir.[33][34] Aynı dönemde Hicaz ve Yemen bölgelerini içine alan alanlarda ise Yemen dili ve alfabesi kullanılmaktaydı. Emevî hâlifesi Abdülmelik bin Mervan zamanında (685–705) alfabe ve Arapça resmî dil hâline getirilmiş ve diğer bölgelere yayılmıştır. (bkz. İslam'ın yayılışı, Araplaşma)[35][36][37] Muâviye sonrasında çıkan karışıklıklarda Yezid askerlerince yıkılan Kâbe'nin aslına uygun olarak yeniden yapılmasının İslam dünyasında uzun süre tartışıldığı ancak bunun gerçekleştirilemediği,[38][39] geleneğe dayalı tarih kitaplarında da ifade edilen bir konudur. Kıble üzerinden yapılan bazı araştırmalar ise, İslam'ın ilk kuruluş yeri olarak günümüzde Ürdün topraklarında bulunan Petra yerleşkesini öne çıkarmıştır.[40]

Kanadalı yazar Dan Gibson, "Quranic Geography" ismiyle kitaplaştırdığı araştırmalarında, en eski camilerin mihrap yönlerinin Petra'yı gösterdiklerini; ayet, hadis ve siyer kaynaklarındaki bazı ipuçlarının da Muhammed'in Petra'da yaşadığını ve buradan Medine'ye göç etmiş olduğunun işaretlerini verdiğini iddia etmiştir.[41] Gibson'a göre Kur'an'da bahsedilen "bekke" veya "mekke" sözcükleri de Petra'yı ifade eden kelimelerdi.[41][42] İlk kıble ise Mescid-i Aksa değil, Petra'da Al-Lat tapınağı olarak kullanılan kübik yapı olmalıydı.[42] Dan Gibson'ın iddiasına göre bu yapı, Müslümanların İkinci Fitne (680–692) olarak niteledikleri zamanda, Abdullah bin Zübeyr Ayaklanması sırasında mancınıklarla yıkılmış,[42] İbn-i Zübeyr de karataşı Kâbe'de bulunan diğer kutsal eşyalarla birlikte alarak Emevî saldırılarından uzakta, bugünkü Mekke'nin bulunduğu yere taşımış ve yeni tapınağı burada inşa etmiştir.[42][43] Emevîlere karşı Abbâsîlerin desteğini kazanan bu yeni mekân, birkaç yüzyıllık bir geçiş dönemi sonunda tamamen benimsenmiş, yeni yapılan camilerin yönü Mekke'ye dönük olarak inşa edilmeye başlanmıştır. Ancak Emevî etkisinde kalan Kuzey Afrika ve Endülüs camileri yönlerini bambaşka bir yöne, Güney Afrika'ya çevirerek yeni kıbleye karşı çıkmaya devam etmişlerdir.[42][43]

1972'de Yemen'de bulunan Sana'a el yazmaları. UV ışık kullanılarak ortaya konan "altmetinler", günümüz Kur'anlarından çok farklıdır. Gerd R. Puin, bunun gelişen bir metin anlamına geldiğine inanıyordu.[44] Benzer bir ifade "Lawrence Conrad" tarafından Muhammed'in biyografisi için de kullanılır. Çünkü O'nun incelemelerine göre hicrî ikinci yüzyıla kadar Peygamber'in doğum tarihiyle ilgili İslamî bilimsel görüş, 85 yıllık bir çeşitlilik sergilemişti.[45]

Konu ile ilgili ortaya atılan bir diğer iddia ise, "bekke"nin "bekaa" ile bağlantılı olarak ele alınan Kudüs kenti olduğu yönündedir.[46][47]

Bu iddialara göre, ilk Müslümanlar Kâbe'nin yerini doğru hesaplayamamışlardır.[48][49][50] Öte yandan, Abdullah bin Zübeyr olayı (683–92) ile ilgili olarak 7. ve 8. yüzyıl yazarları John bar Penkaye ve Theofanis, Petra'dan değil Mekke'den bahsetmişlerdir.[51][52][53] Kur'an, putperestliğe sıklıkla atıfta bulunmaktadır. O zamanlar bir Bizans toprağı olan buralarda ise pagan uygulamalar ve ritüeller çok daha önceden yasaklandığından, bu gibi savlarla bu iddialara karşı çıkılmıştır.[54]

Hicaz bölgesinde Arapçanın kullanıldığını gösteren belge ise, ikinci İslam hâlifesi Ömer tarafından Mekke valisi olarak atanan Halid bin Velid'in oğlu Abdurrahman'a ait olan ve MS 660'lara tarihlenen taş yazıttır.[55] İngiliz Orta Doğu tarihçisi Robert G. Hoyland'a göre bölgede o döneme ait mezar metinleri, duvar yazıları ve taş yazıtlar üzerinde Arapça yazılar bulunuyordu.[56][57]

Batlamyus (MS 100–170), Arabistan'da aralarında "Macoraba" isimli bir yerleşimi de saydığı 50 yerleşimin listesini yayınlamıştı. Geçmişte Macoraba'nın gerçek Mekke olduğu konusunda genel bir fikir birliği olmasına rağmen, bazı bilim adamları bu sonucu sorguladılar.[58][59][60] Modern veriler kullanarak Mekke ile çağrışım yapan antik yer isimlerini Mekke ile eşleştirme eğiliminde çalışmalar ve bu tutumu yanlışlayan araştırmalar günümüzde de devam etmektedir.[61][62][63]

Öte yandan haritalı Coğrafya'nın en eski el yazmalarının Batlamyus'tan 1000 yıl sonra, 12. yüzyıl sonlarında Bizans'ta başladığı bilinmektedir. Batlamyus'un kendi haritalarını çizdiğine dair somut bir kanıt yoktur. Bunun yerine, coğrafi verileri daha sonraki harita yapımcılarının uyarlamasına izin veren bir dizi sayı ve diyagram kullanarak dijital biçimde iletmiştir.[64] Ancak başlangıç meridyenini sağlam şekilde belirleyemediği için, vermiş olduğu koordinatlar hatalıdır.[65] Bu haritaların Batlamyus'a referans veren çok sonraki yüzyıllara ait sürümlerinde Macoraba ve diğer yerleşimlerden bahsedilmektedir.

Mescid-i Harâm'da hac eden hacılar. "Mescid-i Harâm" tabiri Kur'an'da geçer (17:1) ve şu anki Mekke'dedir.

İslam'ın erken tarihlerinde yazılan eserler konum belirlemekten uzaktır. 7. yüzyılda yaşayan Süryani yazar John bar Penkaye[51][52][53] ve John Damascene, Mekke'den "çölde bir yer" olarak bahseder.[66] Ayrıca Arapların küp şeklinde yapılan ve İslam öncesi Arabistan'da oldukça yaygın olan put evlerine Kâbe adını verdikleri biliniyor.[67] Bu yapıların İslamlaşma döneminde tahrip edilmesiyle birlikte Müslümanlar arasında başlangıçtan bu yana sadece tek bir tane Kâbe'nin Mekke'de var olduğu algısı da yerleşmiştir.

Rivayet kültürüne dayalı eserlerin dışında, tarih bilimi açısından İslam'ın erken tarihi, ne zaman ortaya çıktığı, hangi coğrafyada doğup dünyaya yayıldığı konusu günümüzde hâlâ belirsizliğini korumakta, bu konuda farklı coğrafyalara işaret eden bulgular ve iddialar ileriye sürülmektedir.[68] Tartışmalarda Petra dışında Kûfe ve Hîre (Güney Irak) bölgeleri öne çıkmaktadır. Bizans kronikleri ve Hristiyan din adamlarının kayıtları, basılı paralar ve Abbâsîler döneminde İslam'ın hikâyesinin yazılma sürecine katılan hadisçi ve tarihçilerin yaşam bölgeleri, Hîre, Yathrib gibi bazı antik şehirlerin isimleri ve diğer bulgular (Kur'an'ın kültür coğrafyasına işaret eden ayet içerikleri, kullanılan yazı tipi vb.), İslam peygamberi Muhammed'in ve erken dönem İslam coğrafyasının Güney Irak bölgesi ile ilişkilendirilmesine ve Muhammed’in hayat hikâyesinin birden fazla kişinin hikâyelerinin birleşimi olabileceği kanaatine yol açmıştır.[28][69][70][71][72][73][74][75][76][77][78][79][80][81]

Peygamberlik dönemi

[değiştir | kaynağı değiştir]
Cebrâil'in Muhammed'e vahiy getirdiğini tasvir eden bir minyatür.

İslam geleneğine göre, daha sonraları Kur'an'ı oluşturmak üzere derlenen vahiyler, Muhammed'e 610 yılında, Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde, Mekke yakınlarındaki Nur Dağı'nda bulunan Hira Mağarası'nda, inzivada iken inmeye başlamıştır. Vahiylerin 13 yılı Mekke, 10 yılı da Medine döneminde olmak üzere 23 yıl sürer.[82][83] Buna göre Mekke'de gelen vahiyler "Mekkî", Medine'de gelen vahiyler ise "Medenî" olarak isimlendirilir. İnanca göre Muhammed'e inen ilk vahiy, Kur'an'ın 96. suresi olan Alak Suresi'nin ilk beş ayetidir.

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir. (Alak Suresi: 1–5)

Alman yazar Theodor Nöldeke, Kur'an'daki sureleri sınıflandırırken Mekkî surelerden Medenî surelere geçişte, kitabın üslubunun kısa ve şiirsel anlatımlardan daha uzun ifadeler içeren "nesir" diline evrilmesini esas almıştır.[84]

Mekke dönemi (610–622)

[değiştir | kaynağı değiştir]
Kur'an'ın günümüze ulaşan en eski nüshası olan Birmingham el yazmasında yazılı olan besmele.

Mekke vahiyleri, hacimsel olarak Kur'an'ın üçte ikilik kısmını oluşturur. Bu dönemde vahiyler sözlü olarak ezberlenmiş, daha sonra ise hicrete yakın (622) birkaç yıl ile Medine dönemi (622–632) olarak ifade edilen yazım döneminde kayda geçirilmişlerdir.[82][83]

Mekkî ayet ve sureler, İslam inancı ve ahlakı ile ilgili temel konuları kapsamaktadır. Allah'ın birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve ahiret gününe iman gibi konular işlenir, Allah ile eş tutulan putlar reddedilir; iman, ölüm, hayat, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi konular eski kavimlerin başlarına gelenler üzerinden şiirsel bir dille işlenir. Kur'an'ın Âdem'den itibaren devam eden tevhit dini ve vahiy zincirinin devamı olduğu vurgulanır (42:13).

Medine dönemi (622–632)

[değiştir | kaynağı değiştir]
Necm Suresi'nin son ayeti: "Haydi Allah'a secde edin ve ona kulluk edin." Muhammed'in monoteizm inancı, geleneksel düzene meydan okur.

Bu dönemde ahlak ve ibadetler dışında insanlar ve toplumlar arası ilişkilerle ilgili düzenlemeler de Kur'an'da yerini almıştır.[85][86][87] Çünkü İslam toplumunda bu hükümleri uygulayacak olan yeterli askerî ve yaptırım gücüne artık ulaşılmıştır. İslamî literatürde adına "sebeb-i nüzul" denilen olaylar ve sorunları çözümleme ve yönetme amacıyla şer'i hukukun kuralları, anlaşmalar, barış ve savaş (cihat) ile ilgili ayetler bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu dönemde Muhammed yönetiminde adına "Medine Şehir Devleti" denen küçük bir İslam devleti kurulmuştur.[88]

Şüphesiz Allah; Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmrân ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah her şeyi hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir. (Âl-i İmrân Suresi: 33–34)

Derlenmesi ve kitaplaştırılması

[değiştir | kaynağı değiştir]
İskenderiye Kütüphanesi'nde sergilenen antik Kur'an el yazması.

Kur'an, Muhammed'in ölümü sırasında olasılıkla sahabeden değişik kişilerin ellerinde küçük yassı taşlar, rıka denilen deri, ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt, deve ve koyun kemikleri, ektab olarak ifade edilen ağaç parçası gibi malzemeler üzerine yazılmış dağınık parçalar hâlinde bulunuyordu.[89] Halife Ebû Bekir (ö. 634) zamanında kurulan bir komisyonla Kur'an parçaları bir araya getirildi.[90][91][92][kaynak güvenilir mi?]

Muhammed'in ilk vahyi Alak Suresi, Kur'an düzenlemelerinde 96. sıraya konmuştur. (güncel yazı stiliyle)

Rivayete göre Ridde Savaşları'nda 70 kadar hâfızın ölmesi üzerine Ömer bin Hattab, dönemin hâlifesi olan Ebû Bekir’e başvurarak konunun görüşülmesini ister.[93][kaynak güvenilir mi?] Ebû Bekir, Zeyd bin Sâbit başkanlığında aralarında Abdullah bin Zübeyr, Sa'd bin Ebî Vakkas ve Abdurrahman bin Hâris'in de bulunduğu bir komisyon kurdurur. Zeyd, elinde yazılı Kur'an metni olan herkesin bu metinleri getirmesini, ayrıca metinleri bizzat Muhammed'den duyduklarına dair iki güvenilir şahit gösterilmesini ister.[93] Olası imla hataları için Osman bin Affan tarafından bu komisyona "Kureyş'e göre yazın" emri verilir. Ortaya çıkartılan ve "sayfalar hâline getirilmiş" ya da "iki kapak arasındaki sayfalar" anlamına gelen mushaf, Ebû Bekir'in ölümünden sonra Hafsa bint Ömer'e emanet edilir.[94]

Kişisel mushaflar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Amerikalı oryantalist Arthur Jeffery'e (1893–1959) göre, İslam'ın erken dönemlerinde yirmi sekiz adet şahsi mushaf bulunmaktaydı. Bu mushaflarda bugün resmî mushaflarda bulunanlardan farklı olarak İbn Mesûd'un mushafında Fâtiha ve Muavvizeteyn sûrelerinin (Felak ve Nâs) mevcut olmadığı, Übey b. Kâ'b'ın mushafında kunut dualarının iki ayrı sure olarak yer aldığı, Ali'nin mushafını nüzûl sırasına göre tertip ettiği bilinmektedir.[95]

Bugünkü Kur'an sureleri, sure ve ayetlerin yazılış (İslamî literatürde iniş) sırasına göre değil, Fatiha dışında kabaca surelerin uzunluğuna göre dizilmişlerdir. Kur'an'a kronolojik sıraya uymayan bugünkü şeklinin Osman zamanında (644–656) verildiği ve çoğaltılarak değişik şehirlere dağıtıldığı söylenmektedir.[96] Bununla birlikte, bilinen en eski el yazmalarından olan Sana'a el yazmalarından incelenen 926 parçanın %22'si, bugün bilinen Kur'an'dan tamamen farklı bir yazılış, linguistik ve surelere ait diziliş farkı sunmaktadır.[97]

648'de Ermenistan ve Azerbaycan'ın fethinde Şamlı ve Iraklı askerlerin farklı okuyuşları tartışma ortaya çıkardı. Bu tartışma üzerine sahabeden Huzeyfe bin Yemân, Halife Osman bin Affan'a başvurarak bu durumun düzeltilmesini, ihtilafın ortadan kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Osman bin Affan, Zeyd bin Sâbit'i tekrar görevlendirerek, Ebû Bekir'in emriyle derlenmiş olan Kur'an'ın çoğaltılmasını emretmiş ve çoğaltılan mushaflar çeşitli İslam merkezlerine gönderilmiş,[98] bununla farklılık gösteren diğer mushaflar ise yakılmışlardır.[99] Böylece, Muhammed'in ölümünden sonra 20 yıl içinde Kur'an'ın derlenip çoğaltılması yapılmıştır.[100][101]

Tılsımlı Gömlek (15–16. yüzyıl, Kuzey Hindistan, Metropolitan Müzesi)

Ehl-i Beyt ve Şii iddiaları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bunlardan en önemlisi, Kur'an'ın toplanması esnasında ehl-i beytin faziletleri ile alakalı bazı parçaların Osman mushafına alınmadığı, yani Kur'an'ın tahrif edildiği iddiasıdır. Orta Çağ âlimi Şehristânî (y. 1086–1153), ilaveten aslında Ahzâb Suresi'nin Bakara Suresi'ne denk 300 ayetlik kadar bir sure olduğunu ve recm ayetinin de onda bulunduğunu ifade ederek, bu suredeki pek çok ayetin Ridde Savaşları'nda kaybolduğuna dair bir dizi rivayete yer verir.[95]

Emevîler dönemi

[değiştir | kaynağı değiştir]
Emevî valisi Haccâc bin Yûsuf es-Sekafî'nin mührü.

En erken yazımı döneminde Arap alfabesi, bugün kullanılan 28 harfe karşılık, noktalama gibi hiçbir yardımcı işaret içermeyen 22 harfi karşılayan 15 farklı harften oluşmaktaydı.[102] Kur'an'ın ilk yazılışındaki alfabetik yetersizlikler, sonraki zamanlarda kıraat mezheplerini ortaya çıkartmıştır.[102] Emevî valisi Haccâc bin Yusuf'un (ö. 714) emriyle ilk defa aynı şekilde yazılan farklı harfleri ayırt edebilmek için noktalama işaretleri ve sesli harfler oluşturuldu.[103][104] Haccâc, üzerinde birtakım değişiklik ve düzenlemeler yaptırdığı yeni Kur'an metninin resmî nüsha olarak belirlenmesi amacıyla eski yazım Kur'anları toplatarak yaktırmış ve yerine yeni yazım Kur'an metinlerinin dağıtılmasını sağlamıştır.[103]

Uzatma, nokta, hareke gibi işaretlerin yer almadığı bu yazıma Emevîler döneminde ilâve edilen işaretlemelerle okuyuş şekli de (tecvid) yazılı olarak belirlenmiştir.[105] Farklı yazım şekillerine sahip farklı Kur'an nüshalarında, surelerin anlamları da değişebilmektedir.[106] Başlangıçta Kureyş lehçesi ile okunan Kur'an'ın sonradan 7 Arap lehçesiyle okunmasına müsaade edilmiştir.[107]

İslam toplumundaki yeri

[değiştir | kaynağı değiştir]
11. yüzyıl el yazması Kuzey Afrika Kur'an'ı. (British Museum, Londra)

Geleneksel anlayışta Kur'an, abdest alınarak tutulur. Buna dayanak olarak Vakı'a Suresi'nin 79. ayeti ("O'na (Kur'an'a), ancak tertemiz olanlar dokunabilir.") gösterilir.[108] Kur'an'ın bütün metnini ezberleyen kişiye hâfız denir. Kur'an'ı düzgün bir sesle okumaya tilavet denir.

Müslümanlar, günlük ibadet olan namazı kılabilmek için Kur'an'dan en azından birkaç ayeti ezbere bilmek zorundadırlar: "...Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, salâtı ikâme edin (namazı kılın)..." (Müzzemmil: 20)

9. yüzyılda İslam itikadî mezhepleri arasında Kur'an'ın ezeli ve ebedi olup olmadığı, bir diğer ifade ile yaratılmışlardan olup olmadığı konusu üzerinde büyük tartışmalar yaşanmıştır. Bazıları Kur'an'ın Allah ile birlikte ezeli olarak var olduğu, dolayısıyla "yaratılmadığı" görüşünü benimsemişler, akılcılığı ön plana çıkaran Mutezile mezhebi ise Kur'an'ın yaratılmış olduğu görüşünü benimsemiştir. Sufilere göre bu tartışma yapay ve yanlıştır.[109]

Tevhidin öncüsü olarak

[değiştir | kaynağı değiştir]
Kraliçe Belkıs'ın Kral Süleyman'ı ziyareti tasviri (Edward Poynter, 1890). Yahudilik ve Hristiyanlıkta sadece "kral" olarak kabul edilen Süleyman,[110][111] Kur'an'a insanlara, cinlere ve doğaya hükmeden bir peygamber kral olarak girer.[112] Kraliçe Belkıs ise, günümüz Etiyopya (Habeşistan) veya Yemen'in olduğu topraklarda hüküm sürdüğü farz edilen tarih öncesi Saba Krallığı'nın tevhidi kabul etmiş hükümdarıdır.

Müslümanlar, Kur'an'ın yanında İncil, Tevrat ve Zebur'u da Allah tarafından insanlara, onları tevhide çağıran gönderilen kutsal kitaplar olarak inanırlar.[113][114][115] Bunun yanında, diğer üç kitabın sonradan tahrif edildiğine, son kutsal kitap olan Kur'an'ın ise Kıyamet'e kadar Allah tarafından korunacağına da inanırlar.[7][116] Bu konuyla ilgili olarak Hicr Suresi'nin 9. ayetinde "Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." denmektedir.[117][118][119] Ayrıca Kur'an'ın, İslam'da ilk peygamber olduğuna inanılan Âdem'den itibaren gönderilen ilahi metinlerin tamamlayıcısı olduğuna inanılır.[1]

İslamî tasavvufta olduğu kadar cihatçı anlayışta da –pagan kültüre karşı bir saldırı aracı olarak– sıkça tekrarlanan bir Kur'an önermesi olarak tevhid, tarihsel olarak politeizm zemininde gelişir. Mevcut tarihsel verilerin sonuç çıkarmamıza izin verdiği ölçüde, Mısır kralı Akhenaton'un tek tanrıcı güneş ibadeti (Aten dini), katı ve açık monoteizmin (MÖ 14. yüzyıl ortaları) ilk tarihsel ifadesi olarak kabul edilebilir.[120] İsrail toplumunda ise Yehova, bütün tanrıların en büyüğü olarak öne çıktı.[121]

İslamî terminolojide "şirk" (Allah'a ortak koşmak) olarak nitelenen pagan kültürüne karşı Kur'an'ın tutumu ise şöyle özetleniyor: İslam öncesi Araplar ağaçlar, kuyular ve dağlara ilişkin kıssa ve mitolojiler kurgulamış; Safâ, Merve, Ebû Kubeys, Arafat, Mina ve Müzdelife'de bulunan kaya ve dağlara ilişkin kültler oluşturmuşlardır.[122] Kur'an, bir kısım tapınmaları kaldırmasına rağmen kökleşmiş Arap mukaddesatıyla çatışmamış, bazı ritüelleri devam ettirmiştir.[122][123] Bu durum bazı İslamî yorumcular tarafından "tedricilik" olarak değerlendirilir.

Şeriat ve fıkıhta

[değiştir | kaynağı değiştir]
Afganistan'da köktendincilik karşıtı ve sekülerizm yanlısı olan Devrimci Kadın Birliği'nin 26 Ağustos 2001 günü gizlice kayda aldığı bu görüntülerde bir kadın, burkasını açtığı için, iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün men edilmesinden sorumlu bir din polisince halk ortasında sopayla cezalandırılıyor.

Birincil kaynak olarak Kur'an'a dayandırılan şeriat kanunları; kadın-erkek ilişkileri, savaş, evlilik, boşanma, miras paylaşımı, şahitlik gibi birçok konuda konulan kurallar ile yüzyıllar boyunca Müslüman toplumları ve sosyal hayatı düzenleyici etkiler yapmıştır.[124] Klasik şeriat uygulamaları, farz sayılan ibadetlerin terkini dinden çıkma saydığı ve onlara için ölüme varan şiddetli cezalar verdiği hâlde, insan hakları kavramının gelişmesi ile İslam ülkelerinde ibadetlerin ceza veya mükâfatının uhrevi olarak değerlendirildiği daha seküler veya kısmi şeriat uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Klasik şeriat uygulamalarından bir kısmı insan haklarına ciddi ihlaller içermektedir.[125][126]

Kur'an'a göre başlıca suçlar ve cezalandırma şekilleri şunlardır:[127]

Zina: Kur'an'a göre zinanın cezası 100 sopadır (Nur Suresi: 2). Zina yapan cariye ise, o zaman da bu cezanın yarısı kadar ceza alır.[128] Ancak şeriatta, hadislerden yola çıkarak bekârlara 100 sopa, evlilere ise recm cezası uygulanır.[129][130] Türk İslam profesörü Yaşar Nuri Öztürk, recm cezasının İslam'da yerinin olmadığını, bunun Tevrat'ta yer aldığını ve Yahudi geleneği olduğunu belirtmiştir.[131] Şeriat yasalarında tecavüz (ırza geçme) gibi bir suç tanımı ise bulunmamaktadır.[132]
Hırsızlık: Hırsızlık eyleminin suçu, sağ elden başlayarak ellerinden bir tanesinin kesilmesi şeklindedir.[129] İslam hukukçuları arasında hırsızlık suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarına ilişkin ayrıntılarda görüş ayrılıkları bulunmakla beraber, genel kabule göre hırsıza el kesme cezasının verilebilmesi, bazı şartların varlığına bağlıdır.[130][133]
Kazf: Kazf, bir kişiye onun zina ettiği isnadında bulunmak veya kişinin nesebini inkâr etmektir.[134] Kur'an'da zina iftirasında bulunup da şahit getiremeyenlere 80 sopa vurulması ve artık onların şahitliğinin kabul edilmemesi hükmü yer almaktadır.[135] (Ayrıca bakınız: İfk Olayı)
Yol kesme: İslamî literatürde "hırâbe" veya "eşkıyalık" da denilen; kamu düzeni, emniyet, asayiş ve özgürlük ihlali içeren bu suçun cezası, eylemlerin çeşidine ve ağırlığına göre suçlunun ya öldürülmesi veya asılması ya da sağ el ve sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi veya sürgün edilmesidir.[136] İlgili ayetin (Maide: 33–35) iniş sebebi olarak birkaç eşkıyalık hadisesi zikredilmekledir.[137]
Öldürme ve yaralama suçları / Kısas: Kur'an'da bu suçlarla ilgili birkaç adet kısas ayeti bulunur. Öldürme suçlarında Bakara Suresi'nin 178. ayetine göre kısas uygulanırken, yaralama suçlarında durum net değildir.[138] Maide Suresi'nin 45. ayetinde ise, daha önce Tevrat'ta İsrailoğulları kabilesi için de kısas emrinin (cana can, göze göz, dişe diş vb.) bulunduğu ifade edilmektedir.[139]
İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkeler arasında şeriat uygulaması.
  Yargıda şeriatı uygulamayan İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler.
  Şeriatı kişisel durumlarda (evlilik, boşanma, miras, velayet vb.) uygulayan, bunun dışında uygulamayan ülkeler.
  Şeriat kanunlarını bütünü ile kabul eden ülkeler.
  Şeriatı bölgesel farklar gözeterek uygulayan ülkeler.

Kısas, aşirete dayalı olan Arap toplum düzeninde kan davaları veya savaşların önlenmesi için kullanılan bir çözümleme aracıydı.[140] Kısas toplumsal denklik üzerinden yürütülür, öldürülen kişinin kadın–erkek, köle–hür, seçkin–sıradan olması göz önüne alınarak katilin aşiretinden öldürülene denk birisi infaz edilirdi. Örneğin köleye karşılık ancak bir köle, kadına karşılık bir kadın öldürülebilirdi.[141][142][143] Eski toplumlarda suçun şahsiliği ilkesi bulunmamakta, çoğu zaman müessir fiilin kasten yapılmış bir eylem olup olmadığı da göz ardı edilerek, bir bakıma bir cinayet, karşı cinayet işlenerek cezalandırılırdı.[143]

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın... Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. (Bakara: 178)

İlgili ayette geçen "kadına kadın" ifadesinin neshedilmesi ve ayette geçmediği hâlde Müslüman birisinin Müslüman olmayan bir kişiyi öldürdüğünde kısas uygulanıp uygulanmayacağı konuları tartışmalıdır.[144][145] Şeriat yasalarına göre köle bir insan hür bir insanı öldürdüğünde kısas yapılır, ancak hür bir insan bir köleyi öldürdüğünde kısas yapılamaz.[146][147] Hanefîlere göre bir köleyi öldüren hür kimse de kısas ile öldürülür.[148] Diğer mezhepler, hürlerin köleler karşısında kısas edilmeyeceği görüşündedir. Yaralamalarda Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre hür kişi köle mukabilinde kısas olunmaz.[148]

Türk ilahiyatçı Abdülaziz Bayındır'a göre, yukarıdaki ilgili ayetle Tevrat hükümlerinden olan "dişe diş, göze göz, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda misliyle karşılık verme" gibi kısas hükümleri kaldırılmıştır.[149]

Ünlü Osmanlı ressamı Osman Hamdi Bey'in Kur'an Okuyan Kız adlı tablosu. (1880 yılına ait)

İslam'da ve Kur'an'da kadının yeri konusunda Müslümanlar arasında birbirinin tam aksi iki farklı eğilim görülmektedir.[150] Bunlardan ilki, İslam'ı kadını en yüksek mertebeye oturttuğu, kadınlara bütün haklarını verdiği şeklinde iken; diğeri ise Kur'an'ı ataerkil Arap toplumunun önyargılarını yansıtan, kadınları ikinci sınıf bir konuma hapseden bir metin olarak algılayanların tutumudur.[150] Müslüman kadınların (Arapçaمسلمات, Müslimāt – tekil: مسلمة, Müslime)[151] deneyimleri farklı toplumlarda ve aynı toplum içinde büyük farklılıklar gösterir.[152][153] Ortak yönleri ise, hayatlarını değişen derecelerde etkileyen, aralarındaki geniş kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıklar arasında köprü kurmaya hizmet edebilecek ortak bir kimlik veren İslam dinine bağlılıklarıdır.[152][153][154]

İslam toplumlarında kadının gerek aile hayatında, gerekse siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik alanlardaki konumunu bir taraftan dinî kurallar, diğer taraftan ise sosyal ve siyasi çevre, etnik yapı ve İslam öncesinden gelen kültür mirası belirlemiştir.[155] Bu sebeple İslam dünyasında kadının konumu her dönemde değişmiştir. Hatta aynı bölgede ve aynı zaman diliminde yaşayan kadınlar arasında bile şehirde veya kırsal kesimlerde bulunmalarına göre farklılıklar olmuştur.[155] Ayrıca şeriat hukukunda erkeklerde olduğu gibi esire veya cariye kadınların giyim kuralları, dinî ve toplumsal hakları ve sorumlulukları hür kadınlardan tamamen farklıdır.

Çok eşlilik: Kur'an'da erkek evliliği ile ilgili ucu açık ifadenin (Nisâ: 3) klasik Sünni anlayışında hadis rivayetleri kullanılarak sınırlandırılmasıyla erkeklerin en fazla dört hür kadınla aynı anda evli olabileceğine karar verilir ve evlilik sayısı için üst limit belirlenir.[156][157] Ancak İmamîlik ve Zâhirilik mezhepleri bu sınırlamayı kabul etmeyerek üst sınırı 9 olarak kabul etmişlerdir.[158]

Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız, tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan cariye ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. (Nisa Suresi: 3)

Savaş esiri olarak kadın: Savaşlarda esir alınan kadınların durumu insan hakları açısından kritik bir meseledir. Geleneksel Kur'an yorumlarına göre bu kadınlar alınıp satılan cariyeler ile eşit ve ganimet olarak mülk edinilmiş kadınlardır.[159][160] Bu kadınların başkaları ile nikâhlı olup olmadıkları göz önüne alınmaz ve diğer mülk edinilen kadınlar gibi, hak sahipleri (savaşçılar veya bunları satın alanlar) tarafından bedenleri üzerinde -rızaları alınmadan- cinsel tasarruflarda bulunulabilir.[161] Bazı ilahiyat uzmanları ise, esirleri köle veya cariye yapmanın ve cariyelerin cinselliğinden nikâhsız olarak yararlanmanın Kur'an'a aykırı olduğunu, bu konudaki ayetler açık olmasına rağmen anlam kayması yapılarak bir algı oluşturulduğunu, esirlerin köleleştirilebileceği ve cariyelerin cinselliğinden yararlanılabileceği anlayışının Sünni ve Şii bütün mezheplerin ortak görüşü hâline getirildiğini belirtmektedirler.[162]

Kadın giyimi: Kur'an'da kadın giyimi ile ilgili emir kipi ile ifade edilen cümlelerde kadın giyimi ile ilgili net bir çerçeve çizilmemesi, İslam'da kadın giyiminin yüzyıllar boyunca tartışılan, bir uçta sadece avret olarak tanımlanan edep yerlerinin[163] (cinsel organlarını) örtülmesini yeterli gören, diğer uçta kadının el ve yüzler dahil bütün bedeninin örtülmesini zorlayan anlayışların ortaya çıkmasına neden olmuştur.[164][165][166] Başörtüsü, İslam öncesi Arabistan'da da kullanılmaktaydı.[167][168] Bunu, hem erkekler hem de kadınlar, aşırı sıcak ve soğuk havalardan korunmak için kullanmaktaydılar.[168] İslam peygamberi Muhammed'in peygamberliğinin 12 yıllık Mekke döneminde ise tesettür, bir İslamî emir değildi. Ancak Medine döneminde, rivayete göre geceleri tuvalet ihtiyacını gidermek için açık alana çıkan kadınların birtakım münafıklar tarafından rahatsız edilmeleri nedeniyle, kadınların artık rahatsız edilmemek için onların giyimlerini belirten Nur Suresi'nin 31. ayeti indi.[168] Münafık kimseler, kadınların cariye mi yoksa hür mü olduğunu ayıramıyorlardı ve kadınları rahatsız eden bu kişiler örtülü kadınlara yaklaşmıyorken diğerlerini ise taciz ediyorlardı.[169]

Bireysel özgürlük ve değerler anlayışının gelişmediği, Kur'an'ın Allah'ın emir ve yasaklarından oluştuğu anlayışıyla şeriat ve itaat kültürünün toplumsal belleğe sürekli olarak işlendiği otokratik toplumlarda tesettür, yeni bir şiddet ve dinsel zorbalık aracına dönüşebilmektedir.[170][171][172][173][174][175]

Korunduğu inancı

[değiştir | kaynağı değiştir]
Sana'a el yazmalarından Stanford '07 folyosunun arka tarafı. Üstteki katman Bakara Suresi'nin 265271. ayetleridir. Yaprağın alttaki metni ise Bakara'nın 191196. ayetlerini kapsamaktadır.

İlk zamanlar vahiy kâtipleri tarafından papirüs, deri ve kemik üzerine yazılarak saklanan Kur'an ayetlerinin ilk nüshaları bulunmamaktadır.[176] 2015'te Birmingham Üniversitesi'nin kütüphanesinde bulunan Hicazi yazı ile yazılmış Kur'an parşömenleri üzerinde radyokarbon yöntemi ile yapılan testlere göre, parşömenler 568645 (%95'ten fazla bir olasılıkla) yıllarına aitti.[177]

Günümüz İslam coğrafyasında birbirinden küçük ayrıntı ve anlam farklılıkları barındıran değişik Kur'an nüshaları bulunmakta ve kullanılmaktadır.[178] İslam âlimleri, bu küçük yazım ve okuyuş farklılıkları ve anlam kaymalarının az olduğunu ve Kur'an'ın anlam bütünlüğüne bir zarar vermediğini söylerler.[178] Günümüz Müslüman âlimlerinin çoğunluğu ise, günümüz metninin Muhammed'in okuması ve hatta yazdırması ile oluşan Kur'an metni olduğuna inanırlar.[179] Batılı araştırmacılar Kur'an'ın orijinal metninin korunup korunmadığı konusunda farklı yaklaşımlara sahiptirler.[180] Dr. Daniel Brubaker, en eski Kur'an metinleri üzerinde yapılan değişiklik, düzeltme ve eklemeleri konu aldığı sunumlu bir video serisini (Variant Quran) internet üzerinde yayımlamıştır.[181]

1972'de Yemen'in San'a kentindeki bir camide eski Kur'an'lardan oluşan bir kayıt keşfedildi. Yazma, genellikle "San'a el yazmaları" olarak bilinir. Bu Kur'an parçalarını uzun yıllar araştıran Alman bilim insanı en:Gerd R. Puin ve araştırma ekibi, 8. yüzyılın başlarına tarihlendirdiği el yazmalarının yaklaşık 35.000 mikrofilm fotoğrafını çekti. Gerd Puin, çalışmasının tamamını yayımlamadı; ancak alışılmadık ayet sıralamaları, küçük metin varyasyonları ve nadir imla stilleri kaydetti. Ayrıca bazı parşömenlerin yeniden kullanılmış parşömenler olduğunu öne sürdü. Puin, bunun sabit bir metin yerine "gelişen bir metin" anlamına geldiğine inanıyordu.[44]

Mukattaa harfleri ve 19 gizemi

[değiştir | kaynağı değiştir]
Kur'an'da 29 surenin başında yer alan mukattaa harflerinin sağdan sola doğru ağaç şeması.

Mukattaa ve 19 sistemi, güncel Kur'an metinleri üzerinde yapılan bir çalışmayla Kur'an metninin 19 sayısının tam katları üzerine tasarlandığını ve bu sistemin kanıtlaması üzerinden Kur'an metninin değişikliklerden korunarak günümüze kadar korunduğunu savunan bir tezdir. Bu sayı sisteminin dayanağı olarak Müddessir Suresi'nin 30. ayeti gösterilir.[182] Tezin savunucuları, 14 asırdır anlamları anlaşılmayan başlangıç harf setlerinin de bu sistem yoluyla açıklandığına inandılar.

Üzerinde on dokuz vardır. (Müddessir Suresi: 30)[183]

1974'te Mısırlı biyokimyacı ve bilgisayar uzmanı Reşad Halife tarafından yayımlanan teze göre Besmele 19 harften oluşmaktadır ve Kur'an'daki sure sayısı 19'un 6 ile çarpımına (114) eşittir.[184][185] Mukattaa harflerinin, başlarında yer aldığı surelerde 19'un katları şeklinde tekrarlandığı[186] ve Kur'an'da matematiksel bir mucize örgüsü bulunduğu ifadeleri inanç gruplarınca da sıklıkla vurgulandı.[187] Bu tez ile yapılan çıkarımlar üzerine bazı tenkitler de mevcuttur. Bir eleştiriye göre, Müddessir Suresi'nin 30. ayetinde cehennem meleklerinin sayısının 19 olduğundan ve bu bilginin kendilerine kitap verilmiş olan toplumlar tarafından da yakinen bilinebileceğinden bahsedildiği şeklindeki eleştiridir.[188] Ayrıca, bu sayıyla alakalı istenirse her kitapta benzer özellikler bulunabileceğine dair eleştiriler de vardır.[189][190]

Tez yayımlandığı yıllarda İslam dünyasında büyük ilgi görse de, 1985'te Reşad, bu sisteme uymadığı gerekçesiyle Tevbe Suresi'nin, günümüz mushaflarının hemen hepsinde ayet olarak yazılan "128 ve 129" sıralı cümlelerinin ayet olmadığını, kitabın yazımından sonra insanlar tarafından eklendiğini iddia etti.[191] Bu iddiası İslam dünyasında büyük tepki çekti ve Reşad'ın Hicr Suresi'nin 9. ayetini inkâr ettiği ileri sürülerek gelenekçi Müslümanlar tarafından büyük oranda reddedildi. Reşad'ın 1988'de kendisini matematiksel bir mucize ile desteklenmiş bir elçi olduğunu ilan etmesi tepkileri artırdı.

Harici video
İlyas Özkan'ın Kur'an'da 19 gizemi ile ilgili açıklamaları. Özkan, farklı takvim hesaplarının çevriminde ortaya çıkan 19 yıllık döngünün ve farklı sistemleri benimseyen toplumların arasındaki mücadelenin, Müddessir Suresi'nde şiir diliyle ele alındığını anlatmaktadır.

Lüxenberg,[kim?] Kur'an dilinin %10 kadar bir bölümünün Arami-Süryani dili üzerinden anlaşılabileceğini ileri sürmektedir.[kaynak belirtilmeli] Din, mitoloji ve etimoloji hakkındaki çalışma ve araştırmalarını yayımlayan İlyas Özkan, cümleleri kısaltma geleneği üzerinde durmakta ve mukattaa harflerinden E, L,M; E, L,R veya E, L,M, R gibi harflerin Süryani kiliselerinde ilahi olarak okunan Mezmurlar Kitabının (Zebur) başlangıç cümlesi olarak kullanılan "Güçlü olan Tanrı konuşuyor" gibi standart deyimlerin kısaltmaları,[192] Yasin Suresi'nin başında yer alan "Yâ Sîn"in ise değişik zamanlarda geçirdiği dönüşümlerle İsa'ya dönüşen Yeşua (Y'şua, Yasû) olduğunu[193] ifade etmektedir. (Ayrıca bakınız: Kur'an'ın Arami-Süryani dilinde okunması)

Mucize olduğu inancı

[değiştir | kaynağı değiştir]
SözdeMatta İncili'nde, doğumu yaklaşan Meryem, taze hurma için ağacı silkeliyor.[194] Tema Kur'an'da da tekrarlanır (Meryem: 24-27) ve hurma-doğum ilişkisi üzerinden Kur'an'ın mucizeliği vurgulanır.[195]

Müslümanlar arasında Kur'an'ın harf, kelime sayıları, anlatım özellikleri, gelecekten ve bilimsel keşiflerden haber verme gibi değişik alanlarda mucize örnekleri sergilediğine ve Kur'an'ın bu sebeplerle taklit edilemeyecek bir kitap olduğuna inanılır.[196][197] Orijinal ismiyle Îcâzü'l-Kur'ân, İslam peygamberi Muhammed'in ümmi olduğu inancıyla birlikte Kur'an'ın söz söyleme sanatı,[198] gelecekten haber verme,[199] yazılım zamanındaki bilimsel seviyenin çok ilerisinde bilimsel temellere dayalı alegorik anlatımlar ve ifadeler içerdiği inancıyla ileriki zamanlardaki gelişmelerin bu ifadeleri doğruladığı, dolayısıyla Kur'an'ın taklit edilemez ve insanüstü bir kaynaktan geldiği inancı ve iddialarına verilen isimdir.[200] İslam inancına göre eski peygamberlere verilen mucize gösterme yetkisi Muhammed'e gelince, bu, mucize kitap şeklinde ortaya çıkar.[201][202] Îcâzü'l-Kur'ân, Kur'an'ı dil, anlatımda estetik, bilim tarafından daha sonraları bulunan ve açıklanan konuların Kur'an tarafından hiç kimsenin bilmediği bir dönemde ortaya konulmuş olduğu gibi konuları araştırır, mucize oluş iddialarını ve bunun dayanaklarını inceler.

Fransız Müslüman hekim Maurice Bucaille (Moris Bükey) tarafından yazılan The Bible, the Quran and Science (İncil, Kur'an ve Bilim) adlı kitap, modern bilimi dinle, özellikle de İslam ile ilişkilendirmeye çalışan Bucailleizm adlı bir akımın doğmasına neden oldu. Kitabın yayımlanmasından beri bu akımın destekçileri, Kur'an'ın yüzyıllar sonra keşfedilen bilimsel gerçekleri "mucize" olarak önceden haber verdiği ve dolayısıyla ilahi kaynaklı olduğu inancını yaymaya başladılar.[203][204] "Kur'an ve bilim" konusu daha sonraları başkaları tarafından da ele alındı ve bazı kişiler tarafından "sahte bilim listelerine" dahil edildi. Karşıt görüşte olanlar, bilimin çarpıtılarak verilmesi veya ayetlerin çarpıtma, bağlamından kopartma ve ek ifadelerle yeni anlamlar kazandırma şekillerinde verildiğini söylemektedirler.

Anlam tabakaları, BâtınîHurûfi yaklaşımlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bâtınî anlayışa göre Kur'an ayetlerinin avam ve havasa yönelik gizli anlam tabakaları, işaretleri ve bağlantıları bulunmaktadır. Bu bağlantıların açığa çıkartılması için ebced hesabı kullanılarak Arap alfabesindeki her harfe sayısal bir değer atanır ve böylece yazılar sayısallaştırılır.[205] Bu yaklaşımlarda ebced, Arap yazısı ve Kur'an tarihinin ortaya koyduğu kronolojik yazım düzeni gibi düzenleme ve yazım şekilleri atlanarak günümüz metinlerine uygulanır, ayetlerden yeni anlamlar ve çıkarımlar elde edilir. Bazı çevrelerde tevafuklu Kur'an nüshalarından da Kur'an'ın mucizelerinden biri olarak bahsedilir.[206]

Harici video
İlyas Özkan ve konuğu, Kur'an'da "demirin indirilmesi" ifadesini metalurji tarihi ile bağlantılı olarak tartışıyorlar.

Ebced hesabına göre harflerin sırası ve değerleri şöyledir:

elif ا 1 Ha ح 8 sin س 60 te ت 400
be ب 2 Tı ط 9 'ayn ع 70 peltek se ث 500
cim ج 3 yâ ي 10 fe ف 80 Hı خ 600
dal د 4 kef ك 20 Sad ص 90 zel ذ 700
he ه 5 lâm ل 30 kaf ق 100 Dad ض 800
vav و 6 mim م 40 ra ر 200 Zı ظ 900
ze ز 7 nun ن 50 şın ش 300 ğayn غ 1000

Örneğin, Arapçada demiri ifade eden "Hadid" kelimesinin ebced hesabıyla değeri 26'dır. 26, demirin atom numarasıdır. Ayrıca belirlilik ekiyle birlikte (El-Hadid) kelimenin ebced karşılığı 57'dir. Bu da demirin durağan izotoplarından birinin kütle numarasıdır.[207] Kur'an'da demirin gökten indirilmesinden bahseden sure olan Hadid Suresi, Kur'an'ın 57. suresidir.[208] Başka bir örnekte ise bazı araştırmacılar, Kamer Suresi'nin 1. ayetinde geçen ve "Ay yarıldı" olarak çevrilen cümlenin aslında "Ay'ın toprağı yarıldı" anlamına da geldiğini ve bu ayetten Kur'an'ın sonuna kadar 1389 ayet olduğunu, Hicrî takvimde 1389'un Ay'a ayak basılan 1969 yılına tekamül ettiğini belirterek bu cümlenin aslında Apollo 11'in 1969 yılındaki Ay görevine gönderme yaptığını iddia etmişlerdir.[209] "Saat yaklaştı ve Ay yarıldı" şeklinde olan ilgili ayet, 54. surenin 1. ayetidir (54:01). 54:01 sayısının da Apollo 11 misyonunda Ay'a inen Eagle (Kartal) adlı aracın Ay'dan ayrıldığı zaman olan 54. dakika ve 1. saniyeyi göstermekte olduğunu iddia edenler de vardır.[210][211]

İddialara göre Kur'an'da geçen bazı sözcüklerin buna benzer anlamlı tekrarları bulunmaktadır.[212][213][214][kaynak güvenilir mi?][215] Said Nursî de Risale-i Nur'un kendisine yazdırıldığı ifadelerinin yanında 33 Kur'an ayetinin ebced yoluyla Risale-i nurlara işaret ettiğini iddia etmiştir.[216] Bu iddialara karşı çıkan çalışmalar ve eleştiriler de yayımlanmıştır.[217][218]

İslamî mitoloji ve halk hikâyeleri

[değiştir | kaynağı değiştir]
"Yedi Uyurlar" olarak da bilinen Ashâb-ı Kehf'i tasvir eden bir çizim. Hristiyanlık ve İslamiyet başta olmak üzere dünyanın değişik kültürlerinde anlatılan, halkını terk ederek Efes şehrinin (günümüzde Selçuk, İzmir, Türkiye) dışında bir mağarada saklanan bir grup Romalı gencin hikâyesidir. En eski benzer örneği Mahaprasthanika Parva'da bulunan hikâyenin[219] farklı şekilleri Roma, Yunan ve Yahudi efsanelerinde de yer alır. Hristiyan versiyonu Suruçlu Yakup (ö. MS 521) tarafından yazılmıştır.[220] Kur'an'ın 18. suresi olan Kehf Suresi, 309 yıl uyuyan bu insanların hikâyesine ayrılmıştır.

Yazılı kaynakların yanında bir kısmı sadece Arap söylence kültüründe yer alan çok sayıda konu ve kahraman Kur'an diliyle kısaca işlenir,[221] küçük atıflarda bulunulur. Yusuf ile Züleyha, İsa, Musa ve Zülkarneyn hikâyeleri ise daha ayrıntılı ve uzun hikâyelerdir. Yaratılış ve Tufan hikâyeleri, İbrahim'in Nemrud ile mücadelesi ve kurban hikâyesi, diğer İbranî peygamberlerin hikâyeleri, İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıkışı gibi Yahudi inancı ve tarihiyle ilgili anlatımlar Kur'an'da geniş yer kaplamaktadır. Ayrıca fil hikâyesi, Salih'in deve hikâyesi, zenginliğiyle efsane olan ve övünen Kârûn, ölüme çare bulan Lokman, Ye'cüc ve Me'cüc'e karşı kıyamete kadar kalacak bir set inşa eden Zülkarneyn isimli bir kahraman (Zülkarneyn, "iki boynuzu olan kişi" anlamına gelmektedir), 309 yıl uyuyup uyanan 7 kişi (Ashâb-ı Kehf), insanlara ek olarak ifritler, cinler ve doğaya hükmeden kral-peygamber Süleyman hikâyesi, Akdeniz'de gemiden atılan ve bir balık tarafından yutularak günler sonra Ninova'da bir kıyıya fırlatılan ve bu mucizeye şahitlik eden 100 bin kişinin hidayete kavuşup kurtulduğu Yunus hikâyesi, Musa'nın firavunun askerlerinden kaçarken denizi yarması gibi mucizevi ve doğaüstü hikâyelere değişik Kur'an bölümlerinde sıkça rastlanmaktadır. Müslümanlar, Kur'an'ın "Allah" tarafından aslen bir ümmi olduğuna inandıkları Muhammed'e gönderildiğine inanırlar ve O'nun diğer kaynaklardan alıntılar yapılarak yazılma olasılığını reddederler.[222] Bu durumu, Allah'ın Muhammed'den önceki peygamberlerin ve şahısların hikâyesini zaten bildiği ve bu konuları diğerlerinden farklı bir üslupla tekrar işlediği inancıyla açıklarlar.

Halk efsanelerine göre Lokman, ölümsüzlük iksirini bulan kişidir. Lokman Suresi'nde ise O, oğluna olan öğütleri ile yer alır. "Lokman Hekim" olarak da bilinen bu şahsın kimliği ile ilgili tefsir kitaplarında birbirlerinden farklı kimlik ve soy bilgilerine yer verilir. İslamî düşünür Muhammed Esed'e göre, Lokman tıpkı Hızır gibi kurgusal bir kişiliktir ve prototip bir derlemedir.[223] Lokman'ın oğluna verdiği öğütler ile Süryani edebiyatından, Ninova'da başvezir olan Ahikar'ın oğluna veya yeğenine olan öğütleri arasında paralellikler olduğu üzerinde durulmaktadır.[224]

Paganizm dönemi tanrı ve tanrıçaları kendi aralarında evlenirler, çocuk yaparlar, ancak bu tanrıçaların bâkirelikleri devam ederdi. İsa'dan öncesine ait onlarca bâkire tanrıca ve bunlardan doğan tanrıların hikâyeleri, apokrif çocukluk incilleri ile Meryem üzerinden Hristiyanlığa aktarıldı.[225] İsa'nın annesi Meryem'in hikâyesi Meryem Suresi'nde kendisine yer bulmuştur. Belirttiği mucizevi olaylar bakımından Kehf Suresi ile arasında ilişki bulunan Meryem Suresi, Hristiyanlığın temel ilkelerinden bahseden ilk Mekkî suredir.[226][227] Surenin ilk ayetlerinde Zekeriya Peygamber'in Allah'a yalvarması ve oğlu Yahya'nın dünyaya gelişi anlatılır. Daha sonra Meryem'in İsa'yı dünyaya getirmesinden bahsedilir.

16. yüzyıldan kalma bu İran minyatüründe Zülkarneyn, cinlerin yardımıyla Ye'cüc ve Me'cüc'e karşı set inşa ediyor. Zülkarneyn'in tarihî kimliği konusunda Müslüman yorumcular arasında farklı görüşler vardır.

Zülkarneyn, Kehf Suresi'nin 83–98. ayetlerinde bahsedilen, doğuya ve batıya seyahat eden ve bir topluluk ile Ye'cüc ve Me'cüc arasına set çeken kimse olarak sunulur. Kur'an, başka yerlerde Ye'cüc ve Me'cüc'ün bariyerin arkasından çıkışını dünyanın sonu, bazı yazarlar ise onların bir gece ansızın Allah tarafından helak edilmelerini kıyametin başlangıcı olarak sunmaktadır. Zülkarneyn kelimesi Arapçadır (ذُو ٱلْقَرْنَيْن).[228][229] , (e)l ve karneyn kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. , ''sahip ve mâlik'' demektir.[228] Karn ise ''boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş'' anlamlarına gelir. Karneyn sözcüğü, karn'ın tesniyesi, yani iki tanesi demektir.[228] Buna göre Zülkarneyn kelimesi, "iki boynuz sahibi" şeklinde tercüme edilir.[230]

Kur'an'da tanımıyla efsanevî bir komutan veya kral olduğu anlaşılan Zülkarneyn'in demir işlemeyi bildiği göz önüne alındığında, Demir Çağı'ndan sonra yaşadığı anlaşılır. İslamî kaynaklarda yer alan farklı açıklamalara göre, "Kehf Suresi'nin 83–98. ayetlerinde" konu edilen bu şahsın doğuya ve batıya askerî seferler düzenleyip büyük fetihler yaptığı, insanları tevhit inancına çağırdığı, başında boynuza benzeyen iki çıkıntının yer aldığı, tacının üstünde bakırdan iki boynuz olduğu, saçlarının iki örgülü olduğu, hem anne hem baba soyunun asil olduğu, İran ve Yunan asıllı iki soydan geldiği, büyük cesaretli olduğu, kendisine büyük bir ilim verildiği ve bunlardan dolayı Zülkarneyn lakabıyla anıldığı belirtilir.[231]

İlk Müslüman yorumcular ve tarihçiler, Zülkarneyn'i Güney Arabistan'daki Himyar kralı el-Sa'b bin Zī Marashid, özellikle de Makedon kralı Büyük İskender olarak tanımladılar.[232][233] Sınırları doğuda ve batıda olabilecek en geniş noktalara ulaşan bir devlet veya hükümranlığın başını temsil edişi, başarılarının büyüklüğünün kendisini Tanrı'nın desteklediği efsanesinin yerleşmesine yol açışı ve başında savaşlarda kullandığı çift boynuzlu miğfere ithafen Zülkarneyn (çift boynuzlu) ifadesinin kullanılıyor oluşu, Zülkarneyn'in Makedon kralı Büyük İskender ile uyumlu gözükmesine ve Kur'an yorumcularının çoğunun Zülkarneyn'in İskender olduğu sonucuna ulaşmasına sebep olmuştur.[234][235] Zülkarneyn'in demir kitleleri ile inşa ettiği "Zülkarneyn Seddi" de, İskender'in Kafkas dağlarında inşa ettiği "İskender Kapısı" ile örtüşmektedir. Bazı modern akademisyenler ise Zülkarneyn'in kimliğinin Antik Pers kralı ve Ahameniş İmparatorluğu'nun kurucusu Büyük Kiros ile daha uyumlu olduğunu düşünmektedirler.[236] Türk ilahiyatçı ve tefsirci Mustafa Öztürk, Zülkarneyn'in büyük olasılıkla Büyük Kiros olduğunu belirtmiştir.[237]

Zübdetü't-Tevârîh'te geçen Nuh'un gemisi tasviri. Nuh Tufanı; Gılgamış Destanı, Tevrat ve Kur'an'da tekrar yorumlanır.[238][239] Ancak gemi, Tufan sonrasında Tevrat yazarlarına göre Ararat Dağı'na oturduğu hâlde, Kur'an'da Cudi Dağı'na oturtulur. (Hûd: 44)

Evrensel tufan hikâyesi günümüz bilimsel ve jeolojik verilerine uymamakta,[240] dinî mantık açısından da kendilerine peygamber gönderilmeyen diğer toplumların da aynı felaketle yok ediliyor oluşu gibi sorunlar ortaya çıkarmakta, yeni yorumlar Kur'an'ın tufan olayını yerel bir afet olarak ele aldığı yaklaşımı üzerinden yapılmaktadır. Tufanın gerçekleştiği bölge için de genellikle Mezopotamya işaret edilmektedir.[241] Ancak bu yaklaşımlar, yerel bir afet için büyük bir gemi inşa edilmesi ve bu gemiye az sayıda inanan insan ve hayvanlardan çifter çifter bindirilmesi, sonrasında da Nuh'un insanlığın ikinci babası kabul edilmesi gibi anlatımlarla uyuşmamaktadır.[242] Dinler tarihi profesörü ilahiyatçı Ömer Faruk Harman, Nuh'un sadece kendi kavminden iman etmeyenleri cezalandırmak için geldiğini, tufanın da sadece Nuh'un yaşadığı bölgeye özgü olduğu ve gemiye alınan hayvanların da Nuh'un kendi çiftliğindeki evcil hayvanlar olduğu görüşünün benimsendiğini aktarmıştır.[243][244][245] Bazı ilahiyatçılar ise olaya tarafsız davranmaktadır.[246]

Mısır'dan çıkış, İsrailoğulları'nın geleneksel bir hikâyesidir.[247][248][249] Hikâyeye göre Firavun ile tartışan Musa, ondan köle olarak çalışan İsrailoğullarını bırakmasını, yoksa Yehova'nın Mısırlıları On Bela ile cezalandıracağını söyler. Firavun 10. bela gelinceye kadar Mısırlıları bırakmaz. Sonuncu bela geldiğinde onların gitmesine izin verir, ancak daha sonra fikir değiştirerek ordularıyla peşlerine düşer ve Kızıldeniz kenarında onlara yetişir. Bu sırada Musa, sopası ile denize vurur ve açılan suyolundan Musa, Harun ve İsrailoğulları geçer. İsrail halkını takip eden Firavun ise orduları ile birlikte açılan denizin aniden kapanması sonucu boğulur.[250] Kur'an'da Musa'ya dair verilen bilgiler büyük ölçüde Tevrat'la paraleldir,[251][252] ancak çelişen bilgiler de bulunmaktadır. Konuyla ilgili İslamî kaynaklarda yer alan bilgilerin çoğu Yahudi literatüründe de bulunmaktadır.[251] Kur'an'da Musa'nın hangi denizi yardığı açıkça belirtilmez, ancak Müslümanlar arasında da söz konusu denizin "Kızıldeniz" olduğu inancı vardır. Bakara, A'raf, Şu'ara, Kasas gibi surelerde Musa ve kavminden sıkça söz edilmektedir.

Bir görüşe göre, Tevrat'ta İsrailoğullarının Mısır'dan Çıkış hikâyelerinde bir dinlenme yeri olarak tanımlanan Sazlık Suyu (Reed Sea), Tevrat tercümeleri üzerinden[247] klasik Kızıldeniz'e dönüştürülmüştür.[253][254] (Kur'an'da 26:5268) (Tablo: İvan Ayvazovski)

Yeni araştırmalar, olayların "farklı zaman dilimlerinde meydana gelen doğal afetlerin toplumsal hafızada birleştirilerek yorumlanması" olarak açıklanabileceği yönündedir. Buna göre Çıkış durakları içerisinde yer alan Kızıldeniz, Tanah'ta Sazlık Suyu (Reed Sea, Yam Suph) olarak kaydedilmiş, daha sonraki yazımlarda bu kelime Red Sea (Kızıldeniz) olarak yazılmış ve böylece Kızıldeniz, Çıkış hikâyesinin bir parçası olmuştur.[255][256][257] Buna göre Mısır duvar resimlerinde de görülen Firavun ve askerlerinin boğulması olayı ise tamamen farklı bir zaman diliminde meydana gelmiştir: y. M.Ö. 1600'da gerçekleşen Santorini Yanardağı patlamasında, Akdeniz çanağında meydana gelen tsunami felaketinde Nil Deltası sular altına kaldı.[258] Buna karşı Suph'un İbranice kökenli suphah (fırtına) veya soph (son) sözcükleri ile ilişkili olabileceği, Yam Suph'un ise sazlık denizi (suyu) olmadığı ve Kızıldeniz geçişinin kendisine atıfta bulunduğu öne sürülmüştür.[259] Çıkış hikâyesini savunanlar, günümüzde Hollanda Ulusal Müzesi Eserleri'nde bulunan ve MÖ 1991 1803 arasına tarihlendirilen Ipuwer Papirüsü'nde yazanların On Bela'nın yaşandığı vakit alınan kayıtlar olabileceğini yorumlamışlardır.[260] Çıkış hikâyesi de Kur'an'da kendisine genişçe yer bulmuş hikâyelerdendir. (Şu'ara: 5268, Bakara: 50)

İki topluluk birbirini görünce Musa'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler. Musa, "Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi. Bunun üzerine Musa'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. (Şu'ara Suresi: 6163)

Kârûn, halk edebiyatında zenginliği ile dillere destan bir kişidir. Kur'an'da Kasas, Mü’min ve Ankebût surelerinde bahsedilir. Kârûn, Kur'an'a göre İsrailoğulları'ndan ve zenginliği sebebiyle şımaran birisidir. Serveti, "Biz ona, anahtarlarını (bile taşımanın) güçlü bir topluluğa ağır geleceği hazineler verdik." şeklinde tanımlanır. Kârûn ise serveti için "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir." der.[261] Kârûn, Musa'nın mucizelerine inanmaz, onu yalancılıkla ve sihirbazlıkla suçlar.[262] Bunun sonucunda da Allah tarafından helak edilir.[263] Bu kişinin kimliği de merak konusudur.

Orta Doğu halkları arasında "Kârûn kadar malı var!" gibi deyimlerle adı anılan Lidya kralı Kroisos'un bir testi üzerindeki tasviri (Louvre Müzesi). "Kârûn" olarak da bilinen Kroisos (Krezüs), yaygın görüşün aksine dinî kaynaklarda geçen Kârûn ile aynı kişi değildir.[264] Kur'an'da Kârûn, zenginliği ile şımaran, Musa'nın kavminden olan bir adamdır. (Tefsircilere göre amcasının veya teyzesinin oğlu;[265] Kasas: 7682)

Tevrat'a (Sayılar: 16. bölüm) göre Korah, Dathan ve Abiram (Aviram) adında, beraberlerinde topluluk tarafından seçilen 250 kişi, Musa ile tartışıp Musa ve Harun'u ileri gitmekle suçlarlar.[266] Bu kişiler yandaşlarıyla birlikte Rab (Yahudi kültüründe Yahova için kullanılan ikame sözcük; kral, efendi) tarafından diri diri ölüler diyarına yollanırlar. Fakat Tanrının öfkesi dinmez ve bu sefer bu kişilerin ölümlerini sorgulayan halka öldürücü hastalık (veba salgını) gönderilir.[266] Ancak Tevrat'ta onların zenginliği ile ilgili bir ifade yer almaz.

Kârûn ismiyle anılan Lidya kralı Kroisos'un (Krezüs) zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için ilâhlara yalvarır, bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak antik çağın en zengini olduğu hâlde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür.[267] Anadolu'daki en eski Yahudi yerleşimlerinin Lidya topraklarında bulunması[268] sebebiyle hikâyenin Yahudiler vasıtasıyla zaman, mekân gibi niteliklerinin değiştirilerek Orta Doğu halkları arasında yayılması olasıdır.[269][270]

Kral Krezüs ile Kârûn arasında, yaşadıkları yerlerin farklılığı yanında ve efsanevi zenginlikleri dışında hiçbir benzerlik yoktur; bu da Kur'an hikâyesinin kaynağı olarak bazı yorumcuları Tevrat anlatısında Musa ile tartışan "Korah" isimli kişiye yönlendirmektedir.[264] Bu kişinin zenginliği veya geride bıraktığı arkeolojik miras hakkında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Ayrıca Korah anlatısı çölde, çadırların kurulduğu bir mola esnasında[271] bir topluluk ile, Kârûn hikâyesi ise bir kişi ve O'nun zenginlikleri (bahçe, malikâne, hazineler vs) ile ilgilidir.[272] İslâm kaynaklarında ise Kârûn ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Tevrat'taki şecereye dayanarak onun Musa'nın amcasının oğlu olduğu belirtilir. Musa ve Harun'dan sonra İsrailoğulları'nın en bilgilisi ve üstünü sayıldığı, Tevrat'ı çok güzel okuduğu, İsrailoğulları Mısır'da yaşarken Firavun tarafından onlara yönetici tayin edildiği, fakat Allah düşmanı olup bozgunculuk çıkardığı; evinin, elbiselerinin, hazinelerinin özellikleri, gösterişli tavırları belirtilmektedir.[273]

Kur'anî deyimlerden olan Sidret'ül-münteha; Miraç anlatılarında bahsedilen, yaratılanların ulaşabileceği en son noktadır. Kelime basitçe "nihai sedir ağacı" olarak tercüme edilebilir.[274]

Birçok inançta Evren; "yeryüzü" ve "gökyüzü" (7 kat gök) olarak iki bölümden oluşur. Buna göre iyi ruhlar ölümden sonra gökyüzüne, cennete yükselirken; kötü ruhlar yerin altına iner, cehennemde azap çekerler. Gök Tanrı inancından Hristiyanlığa, Zerdüştçülükten Yahudiliğe ve Mazdeizm'den İslamiyet'e kadar birçok inanç göğü kutsal kabul etmiş ve göğü Tanrı'ya mekân olarak seçmişler, ölüm sonrası ruhların gökyüzüne yükseldiğine ve orada sonsuz yaşama ulaştığına inanmışlardır. Kur'an'da İsra ve Necm surelerinde kullanılan İsrâ (gece yolculuğu) sözcüğü; Mescid-i Hâram, Mescid-i Aksa, sidret'ül-münteha, kâb-ı kavseyn kadar yaklaşma gibi birkaç deyim ve cümlecik üzerinden değişik rivayetlerle desteklenerek senaryolaştırılan Miraç hikâyesi, bu inanç ve hikâyelerin İslamî yansımalarından biri olarak görülür. İslam kültüründeki miraçnâmeler ile özellikle Ardavirâfnâme arasında birçok paralellikler göze çarpar.[275]

Ardavirâf, ömrü boyunca günah işlemediği için din adamlarından oluşan bir kurul tarafından Ahura Mazda ile görüşmeye gönderilir. Meng isminde bir içecekten üç kadeh içtikten sonra uykuya dalar. Yedi gün boyunca Kutsal Surûş ve Tanrı Azer'in eşliğinde Çinvat Köprüsü'nden geçer, cenneti ve sonra sırasıyla araf ve cehennemi gezer. Burada iyilerin cennetteki, günahı ve sevabı eşit olanların araftaki ve günahkârların cehennemdeki durumu hakkında bilgiler edinir ve sonrasında döner.[275]

İslamî dini anlatımlarında ise Miraç, Muhammed'in göğe yükselip Allah ve öte âlemleri gördüğü ve döndüğü rivayetlerine verilen isimdir. Rivayetler; Muhammed'in kalbinin temizlenmesi, Burak adlı bir binek ve Cebrâil eşliğinde Mescid-i Aksa'ya gitmesi (isrâ), bazı peygamberlere namaz kıldırması, muallak taşından göğe yükselmesi, Allah ile konuşması, gök katlarında diğer peygamberler ile diyalogları, cennet ve cehennemi görmesi ve geri dönmesi gibi bölümlerden oluşur. Kur'an'da "gece yolculuğu" manasındaki isrâ olayından bahseden birkaç ifade olsa da, Miraç hakkında bir ifade bulunmamaktadır.[276] Bu anlatım, İslam kültürüne hadisler ve rivayetler yoluyla girmiştir.[277][278]

Sanat eserlerinde kullanımı

[değiştir | kaynağı değiştir]

İslam'daki Tanrı inancında antropomorfizme yer verilmemesi, buna kesin bir şekilde karşı çıkışı ve Allah'ın sureti olmadığı için betimlenemeyecek olduğu inancı, Hristiyanlıktakine benzer bir ikona ve dinî resim geleneğinin oluşmasını engellemiştir.[279] Ayrıca İslam'da peygamberlere tanrısal özelliklerin izafe edilmemesi, peygamberlerin de betimlenmesini dinî anlamda büyük ölçüde gereksiz kılmıştır.[279] Ek olarak, İslam'ın putperestliğe karşı oluşu ve Kur'an'da putperestliğin şiddetli bir şekilde reddedilmesi, özellikle heykel gibi sanatlara Müslümanların, özellikle de aktif pagan putperestliğinin devam ettiği çağlarda, mesafeli durmasına sebep olmuştur.[280] Bununla birlikte Kur'an'da heykel sanatına veya insan (peygamberler dahil) suretlerinin betimlenmesine; tapınmak için, yani putperestlik için yapılmadıkları sürece, herhangi karşıt bir ayet bulunmaz. Batı'da sanatın önder türleri resim ve heykel iken, İslam'da bu formlar yukarıda belirtilen sebeplerin de etkisiyle pek benimsenememiştir. Bunun yerine ahşap, metal işlemeciliği, dekoratif sanatlar, seramik ve cam sanatları ile ciltleme ve hat sanatı büyük yer ve öneme sahip olmuştur. Süsleme sanatlarında özellikle geometrik ve simetrik motifler sıklıkla yer almıştır.[280]

Genellikle gerçekçi suret betimlemesinden uzak duran İslam sanatı, bu nedenle daha hayalci bir tarza sahip olan minyatür sanatını geliştirmiştir. Açı ve özgün stilleriyle minyatür, farklı bir görsel sanat dalıdır ve İslam sanatında büyük yer tutar, hatta başlıca figüratif sanattır. Buna ek olarak, İslam'da önemli bir yer tutan ve güzel yazıyı baz alan hüsn-ü hat sanatı (diğer adıyla hat sanatı veya kaligrafi),[281] İslam toplumundaki suret karşıtlığından da yararlanarak büyük ölçüde gelişmiştir.[279][282] Özellikle hat sanatıyla birlikte anılan tezhip sanatı, dekoratif bir sanat olarak öne çıkmış ve özellikle Kur'an nüshalarının oluşturulmasında hat ile birlikte dekoratif ve estetik açıdan önemli bir yere sahip olmuştur.[280] Gerek ciltçilik gerekse süsleme açısından en güzel örnekleri sunan Kur'an nüshaları olmuştur. Kur'an nüshalarında hat ve tezhibe sıklıkla rastlanırken, figüratif dekorasyonlara ve betimlemelere ise rastlanmaz.[279] Bunun yerine minyatür gibi figüratif betimlemeler, destan ve manzum hikâyelerin nüshalarında sıklıkla kullanılmıştır.

Metin ve düzenlemeler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an 114 sureden oluşmaktadır. Sureler, genellikle içerdiği konulardan birine verilen isimlerle anılırlar. Sureler kronolojik bir sırada düzenlenmemiştir,[283] genel olarak uzunluğuna göre düzenlenmiştir. Kur'an'da 86'sı Mekke dönemi (Mekkî), 28'i ise Medine dönemi (Medenî) olmak üzere 114 sure bulunur. Her bir sure "ayet" adı verilen bölümlerden oluşur. Ayetlerin uzunluğu bir kelime ile bir sayfa arasında değişir. Kur'an'ı oluşturan 30 eşit parçadan her birine de cüz denir.

Kur'an'ın yazımında noktalama işaretleri bulunmadığı için bazı ayetlerin nereden başlayıp nerede bittiği gibi konular kesin değildir. Bazı âlimler, bir kısım uzun cümleleri ikiüç ayet saymışken, bazıları tek ayet kabul etmiştir. Yine Şâfiî âlimleri besmeleyi başında zikredilen sure ile bir bütün olarak saydıkları hâlde, Hanefî âlimleri besmeleyi ayrı bir ayet olarak saymışlardır. Bazı sure başlarında yer alan "Elif Lâm Mim, Yâ Sîn, Ha Mim" gibi "Hurûfu Mukattaa" için de benzer durum geçerlidir. Buna göre Kur'an, surelerin başındaki besmeleleri ayrı bir ayet saymama kaydı ile toplam 6236 ayetten oluşur.[284]

Ayetlerin sayısını İbn-i Abbas 6616, Nâfi 6217, İbn-i Şeybe 6214, Mısır âlimleri ise 6226 olarak ifade etmişlerdir. Said Nursî, Zemahşerî gibi bazı din adamları ise rakamları yuvarlayıp 6666 sayısını vermişlerdir.[285][kaynak güvenilir mi?]

MEKKÎ SURELER
Surenin Adı İniş Sırası Mushaftaki

Sırası

Surenin Adı İniş Sırası Mushaftaki

Sırası

Alak Suresi 1 96 Meryem Suresi 44 19
Kalem Suresi 2 68 Ta-Ha Suresi 45 20
Müzzemmil Suresi 3 73 Vakıa Suresi 46 56
Müddessir Suresi 4 74 Şu'arâ Suresi 47 26
Fatiha Suresi 5 1 Neml Suresi 48 27
Tebbet Suresi 6 111 Kasas Suresi 49 28
Tekvir Suresi 7 81 İsra Suresi 50 17
A'la Suresi 8 87 Yunus Suresi 51 10
Leyl Suresi 9 92 Hud Suresi 52 11
Fecr Suresi 10 89 Yusuf Suresi 53 12
Duha Suresi 11 93 Hicr Suresi 54 15
İnşirah Suresi 12 94 En'am Suresi 55 6
Asr Suresi 13 103 Saffat Suresi 56 37
Adiyat Suresi 14 100 Lokman Suresi 57 31
Kevser Suresi 15 108 Sebe Suresi 58 34
Tekasür Suresi 16 102 Zümer Suresi 59 39
Ma'un Suresi 17 107 Mü'min Suresi 60 40
Kafirun Suresi 18 109 Fussilet Suresi 61 41
Fil Suresi 19 105 Şura Suresi 62 42
Felak Suresi 20 113 Zuhruf Suresi 63 43
Nas Suresi 21 114 Duhan Suresi 64 44
İhlas Suresi 22 112 Casiye Suresi 65 45
Necm Suresi 23 53 Ahkaf Suresi 66 46
Abese Suresi 24 80 Zariyat Suresi 67 51
Kadr Suresi 25 97 Gaşiye Suresi 68 88
Şems Suresi 26 91 Kehf Suresi 69 18
Büruc Suresi 27 85 Nahl Suresi 70 16
Tin Suresi 28 95 Nuh Suresi 71 71
Kureyş Suresi 29 106 İbrahim Suresi 72 14
Kari'a Suresi 30 101 Enbiya Suresi 73 21
Kıyâmet Suresi 31 75 Mü'minun Suresi 74 23
Hümeze Suresi 32 104 Secde Suresi 75 32
Mürselat Suresi 33 77 Tur Suresi 76 52
Kaf Suresi 34 50 Mülk Suresi 77 67
Beled Suresi 35 90 Hakka Suresi 78 69
Tarık Suresi 36 86 Me'aric Suresi 79 70
Kamer Suresi 37 54 Nebe Suresi 80 78
Sad Suresi 38 38 Nazi'at Suresi 81 79
A'raf Suresi 39 7 İnfitar Suresi 82 82
Cin Suresi 40 72 İnşikak Suresi 83 84
Yasin Suresi 41 36 Rum Suresi 84 30
Furkan Suresi 42 25 Ankebut Suresi 85 29
Fatır Suresi 43 35 Mutaffifin Suresi 86 83
MEDENÎ SURELER
Surenin Adı İniş Sırası Mushaftaki

Sırası

Surenin Adı İniş Sırası Mushaftaki

Sırası

Bakara Suresi 87 2 Haşr Suresi 101 59
Enfal Suresi 88 8 Nur Suresi 102 24
Al-i İmran Suresi 89 3 Hac Suresi 103 22
Ahzab Suresi 90 33 Münafikun Suresi 104 63
Mümtehine Suresi 91 60 Mücadele Suresi 105 58
Nisa Suresi 92 4 Hucurat Suresi 106 49
Zilzal Suresi 93 99 Tahrim Suresi 107 66
Hadid Suresi 94 57 Teğabun Suresi 108 64
Muhammed Suresi 95 47 Saff Suresi 109 61
Ra'd Suresi 96 13 Cuma Suresi 110 62
Rahman Suresi 97 55 Fetih Suresi 111 48
İnsan Suresi 98 76 Maide Suresi 112 5
Talak Suresi 99 65 Tevbe Suresi 113 9
Beyyine Suresi 100 98 Nasr Suresi 114 110

İçeriği ve yorumlanması

[değiştir | kaynağı değiştir]
Eyüp (Léon Bonnat, 1880), Kitâb-ı Mukaddes ve Kur'an'da hastalık ve musibetlere karşı sabretmeyi gösteren örnek bir peygamberdir. Eyüp hikâyesi Muazzez İlmiye Çığ'a göre bir Sümer efsanesinin Tevrat uyarlamasıdır.[286]

Kur'an içeriğinin Arapça bilmeyenler için anlaşılmasında en büyük zorluklardan birisi; Kur'an'ın katkısız ve yorumsuz tercümesinin yapılmaması, bunun yanında her dönem sayıları hesaplanamayacak kadar çok meal ve tefsirlerinin yapılması, bu meal ve tefsirleri yapan kişilerin eğitim, bilgi, bölge, mezhep, meşrep gibi durumları ile ilgili yansıtmalar ve çarpıtmalar[287][288][289][290] içermesi, okuyucunun gerçek içeriğe tam ulaşamaması ve ciltler dolusu tefsirlerin ayrıntılarında boğulması sorunudur. Kur'an tefsir ve meallerindeki çarpıtmalar; Kur'an metninde yer alan, yazarına göre daha çok Allah'a izafe edilemeyecek eylem, isim ve sıfatlar konusunda yapılmaktadır.[291]

Bazı araştırmacıların ulaştığı sonuçlar doğruysa, Kur'an içeriğinde yer alan kelimelere rivayetlere dayanan ve geleneksel olarak yüklenen karşılıkların da yeniden anlamlandırılması gerekecektir.[292] Bu kapsamda örneğin Tebbet Suresi'nde bahsedilen "Ebu Leheb ve eşi", geleneksel rivayetlerde geçtiği gibi Muhammed'in O'na kötülük yapan amcası ve eşinin değil, ateşperest İran şahı II. Hüsrev ve eşi Şirin'in sembolik anlatımı olabilir.[293][daha iyi kaynak gerekli] Kureyş ise Muhammed'in mensubu olduğu kabilenin değil, Yine İran'da Ahameniş İmparatorluğu'nu kurarak Yahudileri Babil sürgününden kurtaran ve Yahudiler arasında büyük bir saygıyla anılan Büyük Kiros'un (İbranice telaffuzu Quraish) adı olabilir.[294]

Kur'an'da Tanrı

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an'ın ana teması monoteizmdir. Tanrı (Allah); yaşayan, ebedi, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten olarak tasvir edilir. (bkz. örneğin, Kur'an 2:20, 2:29, 2:255). Tanrı'nın her şeye olan kâdirliği, her şeyden önce yaratma gücünde ortaya çıkar. O, göklerin, yerin ve her şeyin yaratıcısıdır. (bkz. örneğin, Kur'an 13:16, 2:253, 50:38).

Rıza Abbasi Müzesi'nde bulunan, 12. yüzyıldan kalma bir Kur'an el yazması. (Tahran, İran)

Kur'an, Tanrı'nın varlığını kanıtlamak için çeşitli ayetlerde kozmolojik argümanlar kullanır.[295] Evren yaratılmıştır, bir yaratıcıya ihtiyaç duyar ve var olan her şeyin varlığı için yeterli bir nedeni olmalıdır. Ayrıca, kainatın tasarımına sıklıkla bir tefekkür noktası olarak atıfta bulunulur ve inanan inanmayan herkese düşünmeyi teşvik eder.[295][296]

Gökleri yedi tabaka hâlinde yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Bak bakalım, işleyiş yasalarında bir uygunsuzluk görüyor musun? (Mülk Suresi: 3)[297]

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah'ın ilk yaratılışı nasıl başlatıp devam ettirdiğini görün. Allah, daha sonra ikinci hayatı da işte böyle gerçekleştirecektir. Allah her şeye kâdirdir." (Ankebût Suresi: 20)

Sina Dağı'nda Musa, bir elinde On Emir'in yazılı olduğu taş tableti, diğer elinde Tevrat'ı tutarken. (Guido Reni, 1624, Borghese Galerisi, Roma)

Tanrı benzetmesi hakkında antropomorfik bir dil kullanılıp kullanılamayacağı Yahudi, Hristiyan ve İslam düşünce tarihinde oldukça yoğun tartışmaların konusu olmuştur. İbrahimî dinlerin kutsal kitaplarında Tanrı'yı teşbih eden, insanî niteliklerin başka bir varlığa atfedilmesi olan antropomorfik örneklere rastlanabileceği gibi, O'nu yaratıklara benzemekten tenzih eden ifadelere de rastlanmaktadır.[298][299] Genel bir bakışla Kur'an ve Kitâb-ı Mukaddes'te tenzihten çok teşbihin var olduğu söylenebilir.[300] Kur'an ve hadislerde bulunan teşbihî ifadelere sonraki dönem Kelâmcılar tarafından bazı mecazi anlamlar yüklenerek Allah'ın benzemezliğine vurgu yapılmış ve teşbih veya cisimlendirme küfür veya şirke eşit tutulmuştur.

Kur'an'da Cebrâil, Mikâil gibi melek isimleri diğer İbrahimi dinlerde olduğu gibi El (ya da İl) ile bağlantılıdırlar. Kur'an'da da geçen ve İslam'da geleneksel olarak dualara başlarken kullanılan Allahûmme, olasılıkla İbranice "Elohim" kelimesinin Arapça telaffuzundan ibaret bir kelimeydi.[301] Elohim, İbranicede "majesteleri!" ifadesinde olduğu gibi yüceltme amaçlı çoğul ("Tanrılar!" gibi) olarak kullanılmaktaydı.[302][303][304][305][306][307] Kur'an'da adı anılan peygamberler ve kutsal kitaplar sıklıkla YHVH'ye referans vermelerine rağmen[308][309][310][311] Kur'an'da "Yahve / Yahova" ismi kullanılmaz. Ancak Yahudilikte Yahve yerine kullanılan isimlerden olan "Rab" (efendi, ağa) kelimesi de Kur'an'da sıklıkla Allah için kullanılır.[312] "Yahve "yerine kullanılan kelimelerin On Emir arasında bulunan "Tanrın Yahve'nin adını boş yere ağzına almayacaksın, yoksa Yahve bunu cezasız bırakmayacak"[313] ifadesi ile bağlantılı olarak Yahudiler arasında yerleştiği düşünülmektedir.[314]

Kur'an'da "Allah" için en sık kullanılan isim/sıfatlardan bir diğeri de Arapça kökenli olmayan Rahmân'dır.[315][316] Bu sıfat teriminin (Rahmanan/Rahman) bilinen en eski kullanımı, Akadca ve Aramicede Hadad'a adanmış bir yazıtta bulunur.[317] Raḥmân, "merhamet eden", fiil olarak "sevmek, acımak, merhamet etmek, bağışlamak, rahmet etmek" anlamlarına gelmektedir. Kur'an'ın 55. suresi Rahmân Suresi'dir.[318]

Dinler tarihi / Peygamber kıssaları

[değiştir | kaynağı değiştir]
Medain Salih (veya AlHicr), Medine Bölgesi, Hicaz, Suudi Arabistan. Kur'an'a özgü hikâyeye göre bölge halkı Salih Peygamber'i dinlemez, kayadan çıkan ve bütün kavmin tükettiği miktarda su içip içtiği su kadar da süt veren dişi deveyle kıt olan sularını paylaşmak istemeyerek deveyi keserler ve yok edilirler.[319]

Kur'an'da peygamber olarak ismi sayılan kişilerden bazılarının belirgin bir özelliği, onların çoğunlukla aile olarak peygamberlik yapmaları yanında kavim olarak İsrailoğullarına ait kişiler olmalarıdır.[320][kaynak güvenilir mi?] Bu durum İbrahim ailesi, Yakup ailesi, İmran ailesi ve DavudSüleyman gibi örneklerde görülebilir.

Tarihsel ve coğrafi bağlam:

Kur'an'da başlıca Allah inancı, tevhid, yaratılış, dünyanın sonu, peygamberlik ve peygamberlerin yanı sıra eski milletlerin hayatlarına ait parçalar, Kur'an'ın amaçları doğrultusunda dinî ve ahlaki öğütlerle işlenir. Ancak Kur'an'da "milat" kavramı gibi bir anlayış olmadığı için insanlığın geçmişine ait herhangi bir olay için kesin tarih verilmez.[321]

Kur'an, güneş takvimine tamamen yabancı olmasının yanında, takvim olarak o güne kadar Araplarda kullanılmakta olan 12'li Ay takvimini (kamerî aylar) esas almış, bazı Arap bölgelerinde kullanılmakta olan ve her yıl mevsimlerin ve ayların çok az bir farkla sabit kalmalarını sağlayan "nesî" uygulamasını "küfürde ileri gitmek" şeklinde bir niteleme ile yasaklamıştır (Tevbe Suresi: 3637).

Kur'an'da Nuh'un gemisinin Cudi'ye oturduğu gibi coğrafik anlam ifade eden cümleler (Hûd: 44) son derece nadirdir. Bununla birlikte hikâyelerin Orta Doğu bölgesinin halkları ile ilgili olduğu ifade edilebilir.

12941299 arasında İlhanlılar hâkimiyeti altındaki İran'ın Meraga kentinde basılmış bu minyatürde "Âdem ile eşi" tasvir ediliyor.

Kur'an'da Dünya'nın jeolojik tarihi için kullanılan bazı ifadeler gibi beşeri tarihi anlatan bazı ifadeler de Tevrat anlatımlarına paralel ifadeler taşır. Tevrat'ta (Yaratılış: Bölüm 12) Gök ve yerin yaratılışı 6 günde tamamlanır. 1. gün ışık, gündüz ve gece, 2. gün kubbe, 3. gün kuru toprak ve flora, 4. gün gökcisimleri, 5. gün balıklar ve kuşlar, 6. gün karada yaşayan hayvanlar ve insanlar beliriyor (Kutsal Kitap Kronolojisine göre MÖ 4026'da). Bölüm 2'ye göre ise Tanrı 7. günde dinleniyor.[322][323] Kur'an'da yaratılış için kullanılan ifade ise "Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı." (Kaf: 38) şeklindedir. Ayetin sonundaki "yorgunluk duymadık" ifadesinin Tevrat'taki "Tanrı dinlendi" çarpıtmasına gönderme yaptığı söylenmektedir.[324][325]

Kitâb-ı Mukaddes'te yeryüzünün yaratılış hikâyesi ile eşzamanlı olarak anlatılan Âdem, Havva, Habil, Kabil gibi birçok ismin antik kültürlerdeki mitolojik semboller ve hikâyelerin yeni bir uyarlaması olduğu ve bunların Sümer yaratılış hikâyelerinden (Adapa) büyük ölçüde esinlendiği iddia edilmektedir.[326][327][328][329]

Bir Urfa hikâyesine göre İbrahim, yöredeki putları parçalar ve Nemrud'la tartışır. İbrahim, Nemrud'u ve putları ilah edinmeyi asla kabul etmez, putları kimse görmeden kırarak baltayı büyük putun boynuna saplar ve Nemrud'u tek tanrı inancına çağırır. İbrahim'in çağrısına kulak asmayan Nemrud, bunun üzerine büyük bir mancınık yaptırır ve görkemli bir ateş yaktırır.[330] Sonrasında İbrahim'i bu mancınıkla ateşe atarlar, ancak İbrahim'in tanrısının o anda ateşe verdiği bir emirle İbrahim yanmaz[331] ve rivayete göre İbrahim ateşlerin içindeyken ateş bir gül bahçesine dönüşür.[332] Kur'an'da Enbiyâ Suresi'nin 6670. ayetlerinde de bu konu işlenir: "Ey ateş! 'İbrahim için serinlik ve esenlik ol!' dedik."[333]

Balıklıgöl ve kale sütunları
Colored dice with white background
Colored dice with checkered background
İbrahim kıssasının Türkiye versiyonu ve inanışına göre, olay bugünkü Şanlıurfa'da gerçekleşmiş ve İbrahim büyük bir mancınık üzerinden ateşe atıldığı anda Tanrı devreye girmiş ve ateşi suya, yanan odun parçalarını da balıklara dönüştürmüştür.[334] Dolayısıyla Urfa'daki Balıklıgöl, inananlarca önem arz etmektedir. Mancınıkların ayakları olduğuna inanılan sütunlar, Urfa Kalesi'nde bulunmaktadır. Sütunlardaki kitâbelerde yapılan arkeolojik çözümlemeler ise, bunların Edessa Kralı 9. Manu için anıt,[335] havuzların ise "yarı balık" tanrıça Atargatis için tapınak niteliğinde olduğunu göstermektedir.[336]

Kur'an'da din ve inanç, büyük oranda YahudiHristiyan teolojisi ve puta tapanlar (müşrikler) üzerinden işlenir. Kur'an'da az miktarda adı geçen diğer dinî gruplar ise Sâbiîler, Mecûsîler ve Haniflerdir. Yusuf, Kârûn, Hâmân, Zülkarneyn, Ashâb-ı Kehf, Süleyman ve Yunus hikâyeleri gibi kıssalar da Kur'an'da hacimce geniş yer kaplar. Kur'an anlatımının bire bir olmasa da Kitâb-ı Mukaddes'teki anlatımlar ile büyük oranda örtüştüğü hikâyelerin yanında, bu hikâyelerden farklı parçaların farklı hikâyelerde kullanıldığı söylenmektedir.[337] Örneğin; Kur'an anlatımlarında Hâmân hikâyesinin "Babil Kulesi, Ester ve Mısır'dan Çıkış" gibi farklı Tevrat hikâyelerinin bir kombinasyonu olduğu ifade edilmektedir.[337]

Yusuf, İslam'daki peygamberlerden biridir ve hayatı Kur'an'ın Yusuf Suresi'nde anlatılır.[338] Kur'an'da anlatılan hayat hikâyesi, Tevrat'ta bulunan hikâye ile genel itibarıyla benzer olmakla beraber farklılıklar da bulunmaktadır.[339] Kur'an'da Yusuf Kıssası, "kıssaların en güzeli" olarak tanımlanmaktadır.[340] Yusuf'un son derece yakışıklı olduğu ve bu yakışıklığının Mısır firavununun karısını onu baştan çıkarmak için çektiği söylenmektedir. Kur'an'da Peygamber Yakup'un oğulları (Yusuf'un kardeşleri), babalarından Yusuf'un onlarla beraber gitmesine izin vermesini isterler.[341] Daha sonra Yusuf, kıskançlık duyguları kabaran kardeşleri tarafından bir kuyuya atılır ve kardeşleri, babalarına Yusuf'un bir kurt tarafından yenildiğini söylerler. Yusuf'un babası Yakup, kederden gözleri kör olana kadar ağlar. Yusuf, yoldan geçen bir kervan tarafından kuyudan çıkarılır ve Mısır'a köle olarak götürülür.

Kur'an'ın 12. suresine adını veren Yusuf ve kardeşleri Firavun'un huzurunda (James Tissot). Kur'an'da Yusuf kıssası, "kıssaların en güzeli" olarak tanımlanmaktadır.
Paralel hikâyeler: Kur'an'da adı 136 kere kullanılan Musa'nın bulunuşu, Alma-Tadema, Akkad kralı Büyük Sargon için de benzeri anlatılan bir hikâyedir.[342] (Kasas 7-9 / Mısır'dan Çıkış 1:15-22).

Kur'an'da yüceltilen bir aile olarak İmran ailesi, kendisine 500'ün üzerinde atıf yapılan Musa ve Tevrat hakkında bilinenler ise şöyle özetlenebilir:

Musa hakkındaki bilginin tek kaynağı olan ve Kendisine Tevrat'ın yazdırıldığına inanılan Musa için, Rabbânî Yahudilik Musa'nın MÖ 1391–1271 aralığında yaşadığını, tarihçi Hieronymus MÖ 1592, James Ussher ise MÖ 1571 aralığında yaşadığını iddia etmektedir.[343][a] Modern bilim adamları ise Tevrat'ı genellikle Pers Ahameniş İmparatorluğu (MÖ 450-350) döneminin bir ürünü olarak görüyorlar,[344][345] ancak bazıları onun derlenmesini Helenistik Dönem'e (333-164 M.Ö.) yerleştiriyor.[346] Musa'nın yaşadığına inanılan yıllar ise bundan yaklaşık 1000 yıl eskiye gidiyor. Modern bilimsel fikir birliği, Musa'nın efsanevi bir figür olduğu yönündedir.[347] Musa ile Tevrat'taki Çıkış Kitabı ve Tesniye Kitabı bölümlerinde yaşanan olaylar hakkında Antik Mısır kaynaklarında hiçbir atıf yer almamakta olup, Mısır ve Sina Yarımadası'nda keşfedilmiş arkeolojik deliller, Musa'nın ana figür olduğu hikâyeleri desteklememektedir.[348] Musa ile ilgili ilk yazılı kaynak Babil Sürgünü sırasında üretildiği düşünülen metinlerdir.[349]

Amram/İmran'ın çocukları; Miryam ve Harun, Musa ile yüzleşirken. Kur'an'da İmran ailesi Meryem'in ailesidir.
İsa ve havariler, Brooklyn Müzesi. Kur'an'da İsa, Tanrı ya da oğlu değildir.[350] Ancak bir bakirenin ölüleri bile diriltebilen mucize çocuğudur.[351] Kur'an'da sadece O’nun için kullanılan müteşâbih ifadelerle; O Allah'ın sözü ve özü (ruhu)’dür. (Nisa:171) [352]

Kur'an'da adı Musa ile birlikte anılan diğer bir figür ise O'nun kardeşi Harundur. Fir'avuna birlikte giderler ve Mısır'dan çıkışta da birliktedirler. Musa dağa YHVH ile konuşmaya gittiğinde halk kendisinden bir ilah yapmasını ister. O'da halktan altınlarını getirmelerini. Altınlar toplandığında Onlara Altından bir buzağı heykeli yapar. Bu Mısırlıların tapınmakta oldukları tanrılardan birinin (Apis) heykelidir. YHVH çok kızar ve Musayı geri gönderir. Musa kardeşine kızar, Yahovanın elleriyle yazıp verdiği taş levhaları ve heykeli parçalar, heykeli toz haline getirerek tozunu suyun üzerine atar, halka O suyu içirir.[353] Kur'an'da Tevrat'ın aksine Heykeli Harun değil, Samiri yapar ve bu konuda Harun suçlanmaz.

Ailenin bir diğer üyesi ise Musa ve Harun ikilisinin ablaları ve Tevratta peygamber sayılan Miryam'dır. Kur'an'da kendisinden ismiyle ve peygamberlik ünvanı ile bahsedilmez. Ancak bir yerde Meryemden bahsedilirken "Harun'un kızkardeşi" şeklinde bir ifade kullanılır.[354] Bu ifade İslam-Hristiyan diyaloglarında polemik konusu ifadelerden birisidir.

Kur'an'da İsa kendisine erkek dokunmamış bir bakirenin mucize çocuğudur. Ölüleri bile diriltebilir.[351][355] Hristiyan teolojisinden önemli bir fark olarak O tanrı veya tanrının çocuğu değil, Muhammed'i müjdeleyen bir peygamberidir. Ama yine de O'nun için özel bir dil kullanılır; O tanrının sözü ve özü (ruhu)'dür. (Nisa:171)[356] Bebekliğinden itibaren olağanüstü mucizeler ve harikalar gösteren[351][355] İsa'nın hikâyesine Al-i İmran ve Meryem surelerinde ayrıntılı olarak yer verilir. Bu hikâyelerin apokrif bebeklik incilleri ile paralellikler taşıdığı biliniyor.

Yunus kitabının kurgu olup olmadığına dair farklı görüşler bulunmaktadır. Yunus'tan tarihsel bir peygamber olarak Krallar kitabında bahsedilir.[357][358] Tevrat bilginlerinin çoğu hikâyenin ilk kez anlatıldığı Yunus kitabının içeriğini gerçek dışı parodi veya satirik bir anlatı olarak değerlendirir.[359][360][361][362][363][364] Eğer bu doğruysa Yunus hikâyesi O'nun satirik doğasını anlamayan bilgeler tarafından İbrani Kutsal Kitabı'na sokulmuş olmalıydı.[365][363][364] Mitoloji araştırmalarına göre Yunus hikâyesi Sümer mitolojisinde insan balık kombinasyonu olan yarı tanrı Oannnes'den ilham alan bir Tevrat hikâyesiydi.[366][367] Buna göre Oannes kültü iki farklı isimle, Jonah ve John olarak Tevrat hikâyelerine aktarılmıştı. Bahsedilen isimlerin Kur'an'daki karşılığı Yunus ve Yahya’dır. Kur’an’da mukatta harfleri arasında geçen ve anlamı bilinmeyen Nun harfi ise Sabienlerde Yahya kültünün sembolüdüydü.[368]

Yunus ve Balık, İslam minyatürü. Yunus kitabına göre Akdeniz'de gemiden atılıp balık tarafından yutulan ve günlerce orada kalan Yunus Dicle'nin kenarında, Ninova'da karaya fırlatılır. Hristiyanlıkta ders amaçlı (Midraş) kullanılan efsane Kur'an'da da kendine yer bulur.

Birçok dini-felsefi öğretiyi etkilemiş olan Mısır bilgelik tanrısı Thoth Yunanlara Hermes, İslam'a ise İdris olarak girer.[369] İdrisle ilişkilendirilen diğer bir karakter ise Enoch (Hanok)tur.[370]

Kur'an hikâyelerinin gerçekliği İslam dünyasında da tartışılır ve bu konuda teoriler üretilir.[371] Ezher Üniversitesi'nde gerçekleştirilen tez çalışmasında (1950) Muhammed Ahmed Halefullah bu kıssaları masal olarak nitelendirmekten çekinmemiştir.[372][kaynak güvenilir mi?]

Sosyal konular-etik değerler

[değiştir | kaynağı değiştir]

KKTC Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada Kur'an'ın ortaya koyduğu vergilerinin İslam öncesi Güney, Kuzey ve Hicaz Araplarında hatta daha eski toplumlarda yer alan vergi düzenlemelerinin aynısı olduğu sonucuna varılmıştır.[373] Sütçü İmam Üniversitesi, Temel İslam Bilimleri bölümünde yapılan bir araştırmada Kur'an'a dayalı hukuk ve ibadetler "Bizim üzerinde durduğumuz, Kur'an'ın da işaret ettiği İslam öncesi Arap folklorundaki mitolojik unsur ve menkıbeleri Kur'an'ın yok saymadığıdır. Kur'an'da emredilen ibadetlerin bir kısmı zaten Arapların yaşamında kültürlerinde, örf ve adetlerinde, bir kısmı da Tevrat'ta bulunuyordu. Örneğin namaz, oruç, hac, zekat... gibi. Burada Kur'an'daki hukuk sistemi Arapların geleneksel hukuk sistemiyle Tevrat'ın bir karışımıdır dersek abartmış olmayız. Araplarda kısas, diyet, hırsızın elinin kesilmesi cezaları olduğu gibi örtünme de köklü bir gelenek hâlinde idi. Yahudilikte de kısas bulunduğu gibi faiz de yasaklanmıştı. Bazı durumlarda zina eden kadın ve erkek taşlanarak öldürülürdü." sözleriyle anlatılmaktadır.[374]

1410–11 yılları arasında Şiraz'da basılmış minyatür (Gülbenkyan koleksiyonu, Lizbon)

Kurban kesme ve erkek sünneti: Günümüz Yahudi ve Müslüman topluluklarında kurban ve erkek çocukların sünnet edilmesi geleneklerine kaynaklık eden anlatılar İbrahim ile bağlantılıdır. Antik İsrail toplumunda Tanrı Molek'e kız ve erkek çocukların yakılarak kurban edildiği bilinmektedir. (Yeremya 32:30-35)[375](Bakınız: cehennem ve insan kurbanı) İbrahim'in rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmesi bu uygulamanın Yahudilerde de var olduğunun işareti sayılmaktadır. Zamanla insan kurbanı terk edilmiş, vücudun tamamını kurban etmek yerine onu simgeleyen bir parça (sünnet derisi) kesilmeye başlanmıştır.[376][377]

Sami Ezzib İbrahim ile ilgili kurban anlatısının Yahudi din adamlarının bir kurgusu olduğunu, bununla İbranilerin Tanrı'ya erkek çocuklarını kurban verme geleneğinin kaldırılarak yerine hayvan kurbanının getirilmesinin amaçlandığını, ancak erkek çocukların kurban verme anlayışından tamamen kurtulamadığını, bunun yerine onların erkeklik organlarını kaplayan derinin kesilmesinin gelenek haline getirildiğini ifade eder. Ve şöyle der: "90 yaşını aşan büyük babanız bir gün sizi dağa götürüp Tanrı'nın rüyasında emrettiğini söyleyerek kesmeye kalksa, sonra da vazgeçip bir koç kesse, bir başka gün kendisinin cinsel organını kesse ne düşünürdünüz?

Kur'an'da İbrahim'in Oğlunu kurban sunma hikâyesi de kendine yer bulmuştur. (Saffat:100-109)

Etik: Kur'an'a dayanan uygulamaların etik sonuçları da günümüz yaklaşımları açısından problemlidir. Örneğin tıbbi bir gerekçe olmadan küçüğün bedenine yapılan cerrahi müdahale (sünnet) bu kapsamda sorgulanmıştır.[378]

Kısasta (kadına, kadın, köleye köle, hür için hür gibi) sosyal denklik şartı (Bakara 178), sosyal olarak alt sınıfta bulunanların üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak diyet ödenebileceği anlamına gelmektedir.

Savaş esirlerine yapılacak köleleştirme ve buna dayalı cinsel ve diğer maddi fiiller günümüzde savaş suçları kapsamında ele alınan eylemler arasında bulunuyor.

"İnsan öldürmenin kötülüğü ile ilgili Kuran ifadeleri (Maide 32), Mişna (Sanhedrin, 4: 5) ifadeleri ile birebir aynıdır; Kim yeryüzünde birini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur ve kim birini kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur."

Kur'an'da Kıyamet sahnesi aynı zamanda Kur'an'ın evren modelinin de bir yansımasıdır. Kıyamet vakti geldiğinde yıldızlar yeryüzüne dökülür, hamileler düşük yapar ve insanlar korkuyla sağa sola kaçışmaya devam eder. Sonra bir meydan kurulur. (Kalem 42)

Amel defterleri dağıtılır. Dünya hayatı ile ilgili tartılar yapılarak iyiler ve kötüler ayrılır. İyiler Sırat üzerinden geçerek cennete gidecekler, kötüler ise aşağıdaki cehenneme döküleceklerdir.

Pierre Mortier, tarafından M. Pierre Daniel Huet tarafından Kutsal tarihin anlaşılması için yapılan açıklamalara dayanılarak yapılan göksel cennetin haritası, 1700

Kur'an'da sıklıkla tekrarlanan bir ifade ile (Tevbe 72; Ra'd 23; Kehf 31; Meryem 61; Fâtır 32; Sâd 50; Mü'min 8; Saf 12). inananlara ADN cenneti vadedilir. ADN (Tevratta Aden Bahçesi) kelimesinin Babil dilinde Edinnu'dan türediği düşünülüyor.[379] Eden'in Tevrattaki anlatımı bu yerin büyük olasılıkla Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşerek tekrar kollara ayrıldığı ve Fars Körfezine döküldüğü bölgeyi işaret etmektedir.[380]

Kur'an'da cennet için kullanılan bir diğer kelime ise Firdevs ise farādīs'ten geri-türetilmiş yapay bir tekil addır. Eski Farsça paridēz "avlu, etrafı çevrili bahçe", Eski Yunanca parádeisos Pers krallarının bahçeleri, Kutsal Kitap'ta ise cennet bahçesi anlamlarına geliyor.[381]

Muhammed'in Ahiret gezisi; Antik İsrail’de yaratılan dehşet ve korku unsurları (Ge–Ben Hinnom da, Molek'e yakılarak Kurban sunulan çocuklar (Yeremya 32:35). Molek, Kur’an’ın Cehennem’inde Malik'e dönüşür [382] (Minyatür, 15. yüzyıl)

Cehennem: Eski Ahit'te Kudüs'te Hinnom'un Oğlunun vadisi (Gehinnom veya Gei-ben-Hinnom) çocuk kurbanlarının yakılarak Molek'e sunulduğu lanetli bir vadiydi. (Yeremya 32-35) İncillerde İsa oradan "kurtçukların ölmediği ve ateşin sönmediği yer" olarak bahsetti. (Markos 9:48) 2. yüzyılda yazılan Ezra'nın apokrif kitabında Gehinnom aşkın (transendental, manevi) cezalandırma yeri olarak ortaya çıktı. 500'lerde yazılan Babil Talmudunda bu değişim tamamlandı.[383] Ebedi ceza yeri olarak Cehennem aforizması Kur'an'da da sıklıkla kullanılır. (43:77)

Kur'an anlatılarının 1/3'ünü eskatoloji ile anlatılardır.[384] Ancak Kur'an'da yer alan bilgilerin büyük ve ayrıntılı bilgiler olduğu söylenemez. Örneğin Kevser'in Kur'an'da sadece adı geçer. Araf ve Sırat'tan ise hiç bahsedilmez. Yine de bir İslam vaizi "sırat" sözcüğünü kullanıyorsa, cehennem üzerinde inananların geçmesi için kurulmuş olan bir köprüyü anlatıyordur. Bu kavramların bir kısmı İslam dışı kaynaklardan gelen bilgilerle Muhammed'den yüzyıllar sonra içeriği doldurulan kavramlardır. Muhammed'in Miraç hikâyesinde cennet ve cehennemi ziyaret serüveni, Kevser ve sırat'ın zerdüştilikten aktarılan bilgiler olduğuna dair görüşler bulunmaktadır.[275] Kur'an'daki anlatıların çoğu, ayrıntılardan ziyade olayların ahlaki veya manevi önemine odaklanma eğilimindedir.[385]

Bilimlerle ilgisi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an'ın incelenmesinde bir diğer araştırma sahası, Kur'an anlatımlarında geçen tarihsel kişilikler, savaşlar, toplumlar, bunların yaşadığı yerlerin isimleri ve yaşamları ve onlardan geride kalanlar ile ilgili olarak geleneksel islam kaynaklarının dışında Bizans, İran, Mısır ve İbrani dönem tarihçilerinin, diğer dini ve din dışı kaynakların araştırılması, elde edilen bilgilerin arkeolojik veriler ışığında yorumlanması, böylece tarihsel olaylar ile bunlara eklemlenen ve zaman içerisinde efsaneleşen anlatımların birbirinden ayrılması çalışmalarıdır. Bu şekilde erken islam tarihine ait, günümüzde de birçok toplumsal şekillenmelerin kaynağı olmaya devam eden anlatıların gerçek yüzü ortaya konabilecek, bunların çözümlenmesiyle geçmişten beslenen birçok çatışmanın, toplumsal bölünme ve düşmanlıkların önüne geçilebilecektir.

Kur'an'ın akıl ve bilime dayalı anlaşılması ve yorumlanması gerektiğine dair yaklaşımlar İslam tarihinde zaman zaman ileri sürülmüş ve dışsal görünüm olarak akıl ve bilimle çelişen ayetler tevil edilme yoluna gidilmiştir. Bu yaklaşıma karşı çıkan tefsirciler de bilimin değişken karakterini ileri sürmüşler, ayetlerin dil açıdan bahsedilen anlamları içermesinin mümkün olmadığını ifade etmişlerdir.[386]

Kur'an'ın Evren modeli (Kozmoloji)

[değiştir | kaynağı değiştir]

İnsanın basit gözlem yeteneği ile oluşturduğu ve varlığına inandığı ilk evren modellerinde Evren yer ve gök olmak üzere iki parçadan oluşurdu. O günün büyüklük algısına göre sonsuz denebilecek kadar geniş ve düz bir Dünya ve O'nun üzerinde, katmanları olan, dünya ile eşit genişlikte bir gökyüzü. Ancak bu gökyüzünün her katında değişik mitolojik veya yarı mitolojik özellikler yüklenen göksel varlıkların yaşadığı değişik katmanları olmalıydı.

7 gök kavramına çıplak gözle görülen 5 adet gezegene Güneş ve Ay'ın eklenmesi ile ulaşılır.[387] İnanca göre bunların her birisi ayrı bir felekte ya da gök katında yüzmekteydi. Ancak birçok inanç sisteminin de temelini oluşturan denge inancı gereği yer ve gök arasında da bir denge olmalı ve Yerin de bir o kadar katmanları olmalıydı. (Yedi yer kavramı-Talak; 12)

Batlamyus'un güneş sistemine dair anlayışını gösteren tarihi bir çizim.

Kur'an ayetlerinin lafzi ve zahiri anlamlarına göre Dünya Allah tarafından dümdüz yaratılmış[388] ve Evren'in de Dünya merkezli (yer üstü evren modeli) olarak tanımlandığı düşünülmektedir.[389] Kur'an ayetlerinde yeryüzü insanlar için dümdüz bir döşek hâline getirilmiş (Naziat Suresi 30), gökler (evren, sema) Dünya üzerinde 7 kat olarak düzenlenmiş, yıldızlar gök lambaları olarak Dünya üzerine (Mülk Suresi: 5) yerleştirilmişlerdir.[390][391] Kur'an anlatımında Allah Gökte Arş üzerinde oturarak Yaratılış Kitabında da ifade edildiği gibi 6 günde yarattığı Yer ve Gök'ten ibaret olan evreni idare eder. Bu evren içerisinde melekler, ifritler, cinler, şeytanlar gibi mitolojik yaratıklar bulunur. Yıldızlar (s:Mülk Suresi: 5) zaman zaman haber çalmak için göğe yükselen şeytanları kovmak için fırlatılan taşlar olarak kullanılır.

Dünya'nın şekli, evrenin büyüklüğü ve sonu
"...Ve yeryüzünü de yayıp döşedi." (Naziat Suresi, 30) Ayette geçen "deha" kelimesi geleneksel anlayışa göre yayıp döşemek, dümdüz yapmak anlamlarını ifade eder.[392] Bu ve benzeri ayetlerin tercümeleri kelimenin kökeni ile ilgili tartışmalar açılarak bazı meal yazarları tarafından "yuvarlattı" ifadesi ile verilmektedir.[393] Kur'an'da yeryüzünün düz değil, yuvarlak olarak tanımlandığı iddiaları, İslam dünyasında tercüme faaliyetlerinin ve bilimsel düşüncenin gelişme süreciyle paralel bir gelişim izlemiştir.[388] Kur'an'da kıyamet sahnesi anlatılırken gök cisimlerinin hangi büyüklüklerde ele alındığının düşünülmesine yarayacak bazı ifadeler bulunur: Mülk ve Cin surelerinde gökyüzüne çıkan şeytanlara atılan (korunmuş gök kavramı) yıldızlar, kıyamet vakti geldiğinde yeryüzüne dökülürler, ancak yeryüzünde hayat devam etmektedir. (Tekvir Suresi 1-7)

(Ayrıca bakın:Düz Dünya)

Edebi eser olarak özellikleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an'da kullanılan dilin başlangıçta saf Arapça olmadığı ve Kur'an'ın yazım dönemi itibarıyla sadece Petra bölgesinde kullanılan bir Arap dil yapısının Kur'an'da kullanıldığı görülmektedir.[394] Kur'an dili ve Muhammed'in orijini açısından İbni Abbas Kureyş'in bir Nebati bir kabile olduğu ifadesi de kayda değerdir.[395]

Anlatım yer yer şiir, yer yer düz anlatım özellikleri göstermektedir. Kur'ân anlatımı başı, sonu ortası olan düz bir anlatım değil, konu ve hikâyelerin parça parça bölündüğü, yer yer tekrarlandığı, başa dönüldüğü veya ortadan alındığı ağ şeklinde bir örgüye sahiptir.[396] Müslümanlar Kur'ân'ın içerik ve anlatımının eşsiz ve taklit edilemez edebi bir mucize olduğuna inanmakla birlikte Kurʼân'da içerik dışında üslup, anlatım tarzı ve gramer hatalarına işaret eden araştırmalar da bulunmaktadır.[397][398] İbrani ansiklopedisinde Kur'ân'ın, Allah hakkında söylenen bir cümlenin hemen ardından Allah'ın konuşmacı olduğu başka bir cümlenin gelmesi (Sure Nahl; 81, Neml; 61, Lokman; 9 ve Münafikun; 10 gibi örnekler), kafiye ihtiyaçlarından kaynaklanan kelimeler kullanılması (Hakka; 31, Müddessir; 3), aynı nedenle nadir kelimelerin ve yeni formların kullanımı (Meryem; 8, 9, 11, 16. ayetler) gibi dil özelliklerine dikkat çekilmiştir.[399]

Marib barajının kalıntıları

Yemen, yıllık olarak kısa süren muson yağmurlarıyla beslenen bir bölgeydi ve bu yağmurlardan faydalanmak üzere o günlerin teknolojisiyle birçok baraj inşa edildi. Bu barajlar ilkel mühendislik ürünleri olup muhtemelen eskime, bakımsızlık veya savaşların yol açtığı hasarlar nedeniyle hasar görmüş ve bunlardan birisi olan Marib (Arim) barajı yıkılmış ve bu çöküş bazı efsanelerin üretilmesine neden olmuştur.

Kuran'da bu konuda tercih edilen ifade şekli şöyledir: "Sebe'nin memleketlerinde bir ayet vardı: Sağda ve solda iki bahçe. Güzel bir yer ve bağışlayan bir Rab, O'na şükredin! Ama yüz çevirdiler, biz de üzerlerine Arim selini gönderdik.(Sebe:15-16)

Muhammed Ay'a işaret ederken. 16. yy. falname.

Kur’ân'da muallakat şairlerinden İmruʾu’l-Kays'ın şiirinde de kullanılan[400][401] "Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı" ifadesi ve bağlantılı rivayetler Muhammed'in bir işaretiyle ayın gökyüzünde ikiye ayrılıp tekrar birleşerek en büyük mucizelerinden birisini gösterdiği inancının müslümanlar arasında yerleşmesine yol açmıştır.[402] Kur'ân'ın edebi üstünlüğüne de örnek gösterilen şiirsel ifadeler aynı zamanda bu ifadelerin kaynağı açısından da tartışmalara yol açmıştır.[400]

  • İcazül Kur’ân, Kur'ân'ın dil, anlatım gibi estetik yapısını ilgilendiren konuları araştırır, mucize oluş iddialarını ve bunun dayanaklarını inceler.[200] Mûkattâ'at: Kur'ân'da bazı surelerin başında bulunan, ana metinden ayrı yazılan sessiz harf gruplarına mûkattâ'at harfleri denir. Bu harflerin ayet olup olmadığı, surelerin başına ne zaman konulduğu, ne anlama geldiği ve barındırdığı gizemler uzun tartışmalara konu olmuştur.

Kur'an'ı anlama çabaları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an'da derin bilgi birikimi ve zorlu çabalarla bile anlaşılması zor olan ifadeler bulunabilmekte, bu ifadeler tefsir kitaplarında uzun rivayet ve yorumlara konu olmaktadır. Bunlardan birisi de “O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir.” (Rahman, 55/17) ayetindeki iki doğu ve iki batı ifadesidir.

Büyük İskender'i başındaki Amon boynuzlarıyla Mısır fatihi olarak tasvir eden para, İskender Mısır'da Koçbaşlı Tanrı Amon'un oğlu kabul edilir. Kur'an yorumcularının çoğunluğuna göre Zülkarneyn ile kastedilen kişi İskender'dir.[403][404]
Derbent, Dağıstan'da Hazar kapısı, sıklıkla İskender kapısı olarak nitelendirilir.

Günümüzde Kur'an'ı anlamak için sıklıkla meallere başvurulur. Ancak meal, yazarın kastettiği düşünülen anlam üzerinden yapılan bir çeviri işlemidir ve anlam çeviri yapanın bilgi birikimi veya tercihleri ile de ilgilidir. Mealen sözü dini kullanımda "yani demek istiyor ki..." gibi bir anlama gelir ve asli metne mutlak sadakati dışlayan bir çalışmadır. Dini literatürde, hadis ve Kur'an tercümelerinde sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Dini literatür zaman içinde gelişir, değişir ve kullanılan kelimeler yeni anlamlar kazanarak toplumsal belleğe yerleşir.[405] Bunun değişik örneklerinden birisi de "İyiliği emretmek ve kötülükten menetmek" olarak çevirilen doktrinel ifadedir. Aslında bu ayetler etimolojik ve literal çevrim yapıldığında yaygın çevirinin aksine "iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma" anlamlarına gelmez. Maruf bilinen, aşina olunan anlamındadır [406] ve olası kullanım amacı aynı kökten gelen örf'ü ifade etmek, münker ise tekil anlamındaki nekr, nekre (beklenmedik, belirsiz, tuhaf [407]) kelimelerinden türetilmiş ve olasılıkla günümüzde bid'at (gelenekte olmayan, yeni icatlar, dini ifade olarak sünnette yer almayan dini uygulamalar) olarak ifade edilenin aynısıdır.

Kur'an'ı anlama veya anlam geliştirme (fıkıh-istinbat) çerçevesinde oluşturulan din bilimleri

  • Tefsir ve Meâl: Tefsir Kur'an bilimlerini kullanarak Kur'an ayetlerini anlama ve yorumlama faaliyetlerine verilen isimdir. Rivayet tefsiri ve dirayet tefsiri olarak iki kola ayrılır. Rivayet tefsirinde peygamber, sahabi ve diğerlerinin sözleri kullanılırken dirayet yahut rey tefsirleri dil, akıl, mantık ve felsefe gibi geleneksel ilimler çerçevesinde yapılan yorumlarla oluşturulur. Ayrıca bazı Kur'an ayetlerine yüklenen batıni anlamlar üzerinden yapılan işari tefsirler mevcuttur. Geleneksel yaklaşımda Kur'an'ın tercümesi yapılmaz. Buna karşılık Arapça bilmeyenlere, mealcinin genellikle parantez kullanarak yaptığı yorumlu katkılarını da içeren mealler sunulur. "Meâl"; "meydana gelen netice", "mana", "anlam", "sonuç" anlamlarına gelir.
  • Kelâm: Allah'ın sıfatları, Arş üzerinde oturması gibi Kur'an ve hadislerden kaynaklanan inanç sorunlarını irdeleyen ve bu çerçevede oluşturulan felsefi kuram ve teorilerle ilgilenen ilim dalıdır.
Kûfi tarzında yedinci yüzyıla ait bir Kur’ân
  • Fıkıh/İstinbat: Kur'ân ayetleri dilbilgisi, sebeb-i nüzul ile ilgili rivayetler vb. açısından irdelenerek örneğin bir emir cümlesi usuli fıkıh denilen kurallar çerçevesinde yorumlanır, genel ve özel hükümler çıkarılır (İstinbat). Fakihler bu şekilde İbâdetlerin şekli, miktarı gibi konular yanında, bunların yapılmaması veya din tarafından belirlenen diğer suç konuları ile ilgili şeriat hükümlerini belirler.
  • Kıraat: Yazım dönemindeki Arap dil yapısı, alfabe ve işaretleme yetersizlikleri, Kur'an metninin farklı okuyuş şekillerinin ortaya çıkmasına uygun niteliktedir. Okuma ve metin üzerinde farklı rivayetler İslam toplumunda farklı okumaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kıraat mezhepleri, ayetlerin farklı okunuş şekillerini ve bu okumaların ifade ettiği farklı anlamlarla ilgilidir. Örneğin maide suresi:6. ayetindeki farklı okumalar abdest alma şekillerinde mezhepsel farkların kaynaklarından birisidir. Kur'ân'ı yazım, dil, anlatım özellikleri, nakil bilgileri, edebiyat usul ve kuralları ve Arap şiveleri açısından inceler.

Tecvid: Harflerin çıkış yeri, sıfatı, uzun veya kısalığı, genişlik veya darlığı, birleştirme ve ayırma, kalın ve ince vurguları gibi Arapçanın Arap veya Kureyş aksanıyla okunması konuları ile ilgilidir.

En eski Kur’an'lar

[değiştir | kaynağı değiştir]
New York-Metropolitan Museum of Art'ta sergilenen ve Mavi Kur’ân olarak bilinen mushafta Rum Suresi'nin 28 ilâ 32. ayetleri.

Radyokarbon çalışmaları sonucunda %95 doğruluk payı ile 578-669 yılları arasına tarihlenen bilinen en eski Kur'an metinlerinden biri Yemen'de bulunmuş San'a el yazmalarıdır.[408][409] El yazmaları, daha eski ve kısmen silinmiş bir alt katman ile bu katman üzerine daha sonra yazılmış yeni bir katman olmak üzere iki katman ihtiva etmektedir. Eski, aşağı katman silinmiş olmasına rağmen yazıldığı mürekkebin içerdiği metaller yazıyı görünür hâle getirmektedir. Eski metnin üzerine yazılmış yeni katman standart Kur'an'dan çok da farklı olmamakla birlikte, eski katman Osman mus'hafı standart Kur'an'dan ek veya eksik kelimeler, Tâhâ Suresi'ndeki 31. ve 32. ayetlerin sırasının farklı olması ve Tevbe Suresi'nin 85. ayetinin bulunmaması gibi yönlerden farklılıklara sahiptir.[410][411]

Diğer bir Kur'an mus'hafı (MS 9. yüzyıl) Özbekistan'ın Taşkent şehrindeki bir müzede sergilenen Osman Mus'hafıdır. Komünizm döneminde Semerkant'tan zorla alınarak Sankt-Peterburg'da sergilenmiş, sergilenmesi için Başkortostan'a gönderilmiş, 1924 yılında geri verilmiştir. Bazı sayfaları 2000 ve 2003 yılında Christie's Londra ve Sam Fogg koleksiyonunda satılmıştır.[412][413]

Bilinen en eski Kur'an mus'haflarından Osman Mus'hafı, Taşkent, Özbekistan.

Çoğaltılıp çeşitli İslam şehirlerine gönderilen orijinal Osman Mushaflarından biri de Topkapı Müzesi'nde sergilenmektedir. Bunun yanında, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan en eski mus'haflar şunlardır:

  • No: 457. Osman'ın imzasını ve Hicri 30 senesini taşıyan mus'haf.
  • No: 557. Ali'nin imzasını taşıyan mus'haf.
  • No: 458. Ali'nin yazısı olduğu kabul edilen mus'haf.
Vatikan Kütüphanesinde bulunan el yazmaları
110 adet parçadan oluşan el yazmalarının en eskileri miladi 1. yy'a kadar inebileceği ifade edilen tarihlendirmelere sahip el yazmalarıdır.[414]

Kur'an'ın eleştirisi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kur'an, birçok yazar tarafından dindar bir kurgu olarak tanımlanmıştır.[415][416][417]

Kur'an'a eleştiriler, metodolojik olarak değişik başlıklar altında yapılmıştır. Bunlar bilimsel-tarihsel hatalar, iç tutarlık, kaynakları, dil (gramer, üslup) hataları vb. başlıklardan oluşur. Kur'an'ı İngilizce, Fransızca ve İtalyancaya tercüme eden Sami Ezzib, Kur'an'daki dil bilgisi hatalarını tespit ederek bulgularını 500 sayfalık Al-Akhta' al-lughawiyyah fi al-Qur'an al-karim: Linguistic Errors in the Holy Koran adlı eserinde yayımladı.[418][419]

Muazzez İlmiye Çığ bir kısmı Kur'an'da da aynen veya değiştirilerek anlatılan kutsal kitap hikâyelerini eski mitolojilerle karşılaştırdığı çalışmalarında bu konuda büyük paralellikler olduğu sonucuna ulaşır. İlmiye Çığ eserinde, Kur'an'da peygamber sayılan Lut'un Tevrat'ta iki kızı ile yatma hikâyesini Kenan baştanrısı El'in kızları olan iki tanrıça yaratıp onlarla yattığı hikâyesinin Tevrat versiyonu olarak değerlendiren görüşlere yer vermektedir.[420]

Iraklı alim ve tercüman N.J.Dawood Âl-i İmrân Suresinde İmran-Meryem ilişkisini Yahudi-Hristiyan teolojisinin karmaşık bir aktarımı (zaman ve kişilerin karıştırılmış olduğu) şeklinde değerlendirmiştir.[421]

Kur’ân hat sanatı, Osmanlılar devri.
Arapça Kur’ân ve Farsça tercümesi, İlhanlılar devri.
12. yüzyıldan kalma bir Endülüs Kur’ân'ı.
Chester Beatty Kütüphanesi'nde segilenen 13-14üncü yüzyıllara ait olan Mağribî hat tarzında Kur’ân örneği, Dublin, İrlanda.

Bunun yanında, Kur'ân'nın yorumu neticesinde ortaya çıkmış hukuk sistemi şeriatın günümüzdeki değerlere olan uyumluluğu ve Kur'ân'ın sadece ilahi bir vahiy olduğu inancı eleştirilmektedir. Kur'an, eleştirenler tarafından Muhammed'in koyduğu esasların toplu hâlde yer aldığı bir kitap olarak görülmektedir.[422]

Kur'ân'da geçen; evren ve dünyanın yaratılması, insan hayatının kökenleri, biyoloji, doğa bilimleri ve benzeri konular ile ilgili açıklama ve beyanlar bilim insanları tarafından kendi içinde çelişkili olma, bilimsel olmama ve gelişen bilimsel teorilere tezatlık oluşturma gibi nedenlerden ötürü eleştirilmektedir.[423][424][425] Bunun dışında Eski Arapça ve Arap kültürü üzerine uzman pek çok akademisyen Kur'ân'a karşı, açık ve anlaşılır bir kitap olduğunu iddia etmesine rağmen bu özellikleri barındırmaması ve kendini sürekli tekrar eden, anlamsız ve anlaşılmaz kısımlara sahip olması savına dayanaraktan eleştiriler yapmaktadır.[431]

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]
  1. ^ Musa'nın doğumunu Augustinus, eseri Tanrı'nın Şehri'nde yorumlamıştır ve o doğduğu zamanki kralların isimlerini kaydetmiştir:

    "Safrus, Asur'un ondördüncü; Ortopolis, Sikyon'un onikinci; Kriasus, Argos'un beşinci kralı olarak hüküm sürdüğünde Musa, Mısır'da doğdu..."

    Orthopolis, MÖ 1596–1533 yılları arasında 63 yıl boyunca 12. Sikyon Kralı olarak hüküm sürdü; Kriasus ise, 1637-1583 arasında 54 yıl boyunca Argos'un 5. Kralı olarak hüküm sürdü.
  1. ^ a b Nasr, Seyyed Hossein (2007). "Qur'an". Encyclopædia Britannica Online. 26 Şubat 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2007. 
  2. ^ John Burton (1977). The Collection of the Qur'an. Cambridge Üniversitesi. 7 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2013. 
  3. ^ Jane Dammen McAuliffe (2006). The Cambridge Companion to the Qur'an. Cambridge Üniversitesi. 8 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2013. 
  4. ^ "Peygamberliğin İspatı". 22 Ağustos 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2015. 
  5. ^ "En Büyük ve Ebedi Mucize Kur'an'dır". 7 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2015. 
  6. ^ "Kuran'ın Mucizeliği ve Mucize Oluşunun Delilleri Nelerdir?". İslam ve İhsan. 27 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Aralık 2022. 
  7. ^ a b Literacy and Development: Ethnographic Perspectives - Page 193, Brian V Street - 2001
  8. ^ Rehman, Shaikh Fazlur; Shaikh, Fazlur Rehman (2001). Chronology of Prophetic Events (İngilizce). Ta-Ha. s. 50. ISBN 978-1-84200-034-2. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  9. ^ Williams, Roy H.; Drew, Michael R. (2 Ekim 2012). Pendulum: How Past Generations Shape Our Present and Predict Our Future (İngilizce). Vanguard Press. s. 143. ISBN 978-1-59315-715-9. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  10. ^ The Leaders Are Coming!. WestBow Press. 2013. s. 287. ISBN 978-1-4497-6013-7. 
  11. ^ Wheeler, Brannon M. (18 Haziran 2002). Prophets in the Quran: An Introduction to the Quran and Muslim Exegesis (İngilizce). A&C Black. s. 2. ISBN 978-0-8264-4957-3. 3 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  12. ^ "The Quran & Hadith". World Religions. 14 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Temmuz 2019. 
  13. ^ Nasr 2007
  14. ^ Fisher, Mary Pat (1997). Living Religions: An Encyclopedia of the World's Faiths (İngilizce). I.B. Tauris. s. 338. ISBN 978-1-86064-148-0. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  15. ^ a b McAuliffe, Jane Dammen (23 Kasım 2006). The Cambridge Companion to the Qur'ān (İngilizce). Cambridge University Press. ss. 31-33. ISBN 978-0-521-53934-0. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  16. ^ Campo, Juan Eduardo (2009). Encyclopedia of Islam. Internet Archive. New York : Facts On File. ss. 570-574. ISBN 978-0-8160-5454-1. 
  17. ^ "Kur'an-ı Kerim / Kuran Sözlüğü / Cem'u'l-Kur'ân Diyanet İşleri BaşKanlığı". kuran.diyanet.gov.tr. 20 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Aralık 2023. 
  18. ^ Nigosian, Solomon Alexander (2004). Islam: Its History, Teaching, and Practices (İngilizce). Indiana University Press. ss. 65-80. ISBN 978-0-253-34315-4. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  19. ^ Wheeler, Brannon M. (2002). Prophets in the Quran : an introduction to the Quran and Muslim exegesis. Internet Archive. London ; New York : Continuum. s. 15. ISBN 978-0-8264-4956-6. 
  20. ^ Nasr 2003
  21. ^ Street, Brian V. (1 Kasım 2002). Literacy and Development: Ethnographic Perspectives (İngilizce). Routledge. s. 193. ISBN 978-1-134-56619-8. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  22. ^ Brown, Norman Oliver (1991). Apocalypse and/or metamorphosis. Internet Archive. Berkeley : University of California Press. s. 81. ISBN 978-0-520-07298-5. 
  23. ^ a b "KUR'AN". TDV İslâm Ansiklopedisi. 23 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2022. 
  24. ^ "TDK - Kerim". TDK Sözlük, kerim. 5 Ekim 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2008. 
  25. ^ Holland, Tom; In the Shadow of the Sword; Little, Brown; 2012; s. 303: ‘Otherwise, in all the vast corpus of ancient literature, there is not a single reference to Mecca – not one’
  26. ^ Crone, Patricia; Meccan Trade and the Rise of Islam, 1987, s. 7
  27. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mart 2021. 
  28. ^ a b "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 12 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Nisan 2021. 
  29. ^ Meccan Trade And The Rise Of Islam, (Princeton, U.S.A: Princeton University Press, 1987
  30. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2021. 
  31. ^ Muhammad's home more closely resemble what is now southern Israel than Mecca.Holland, Tom (8 Ocak 2015). "Viewpoint: The roots of the battle for free speech". BBC News Magazine. 13 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ocak 2015. 
  32. ^ kern, soeren (21 Eylül 2012). "Britain: Islam Documentary Cancelled Amid Threats of Physical Violence". Gatestone Institute. 24 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2019. 
  33. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021. 
  34. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021. 
  35. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Haziran 2021. 
  36. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Haziran 2021. 
  37. ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2021. 
  38. ^ Orhan Gökdemir, Din ve Devrim, İstanbul: Destek Yayınları. 2010. s. 64
  39. ^ http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Kabe%20tarihi.pdf[ölü/kırık bağlantı]
  40. ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2021. 
  41. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 14 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2021. 
  42. ^ a b c d e Data on Gibson's biography taken from his Web pages, his book Qur'ānic Geography and the Amazon author information to this book: [1] 21 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [2] 8 Nisan 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [3] 26 Ocak 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., [4] 31 Mayıs 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  43. ^ a b Dan Gibson: Qur'ānic Geography (2011)
  44. ^ a b Lester, Toby (1 Ocak 1999). "What Is the Koran?". The Atlantic. 25 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  45. ^ "İster sözlü ister yazılı olarak nakledilmiş olsun, herhangi bir tarihsel anlatı geleneğinin istikrarı için kronolojinin çok önemli olduğu varsayımına göre, bu durum ikinci yüzyılda siyer çalışmalarının hâlâ bir akışkanlık halinde olduğunun açık bir göstergesi olarak görülebilir.Conrad (June 1987). "Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary topoi in the Early Arabic Historical Tradition". Bulletin of the School of Oriental and African Studies. 50 (2): 239. doi:10.1017/S0041977X00049016. ISSN 0041-977X. 11 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2020. 
  46. ^ ""Muhammed Nerdeydi", 19.org". 29 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2020. 
  47. ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2021. 
  48. ^ King, David A. The Petra Fallacy
  49. ^ NDTV, 200 Mecca mosques face wrong direction?, 06/04/2009
  50. ^ BBC News, Mecca mosques 'wrongly aligned', 05/04/2009
  51. ^ a b S. Brock, A brief outline of Syriac Literature, Moran Etho 9, Kottayam, Kerala: SEERI (1997), pp. 56-57, 135
  52. ^ a b Hoyland, Robert G. Seeing Islam as Others Saw It: A Survey and Evaluation of Christian, Jewish and Zoroastrian Writings on Early Islam;s. 197. The Darwin Press, Inc. (January 1, 1998).
  53. ^ a b Hoyland, R. (31 Aralık 2019). Seeing Islam as Others Saw It. Piscataway, NJ, USA: Gorgias Press. ISBN 978-1-4632-3960-2. 16 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2021. 
  54. ^ Nicolai Sinai, The Qur’an: A historical-critical introduction (Edinburgh: Edinburgh University Press, 2017) 61.
  55. ^ Robert G. Hoyland, "Epigraphy And The Linguistic Background To The Qur'an".
  56. ^ Hoyland, "Epigraphy and the Linguistic Background to the Quran", 2008 s.53-56, 61-64
  57. ^ "IQSA Zoom Seminar #7 Robert Hoyland, "'Arabi and A'jami in the Qur'an: The Language of Revelation.."". IQSA Online. 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2021. 
  58. ^ Morris, Ian D. (2018). "Mecca and Macoraba" (PDF). Al-ʿUṣūr Al-Wusṭā. 26: 1-60. 17 Kasım 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2018. 
  59. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; :0 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
  60. ^ Crone, Patricia (1987). Meccan Trade and the Rise of Islam. Princeton University Press. ss. 134-135. ISBN 978-1-59333-102-3. 
  61. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Şubat 2022. 
  62. ^ Abshire, C.; Gusev, D.; Stafeyev, S.K.; Wang, M. (2020). "Enhanced Mathematical Method for Visualizing Ptolemy's Arabia". International Web Journal on Sciences and Technologies Affined to History of Cartography and Maps. 15 (1): 1-25. 
  63. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Eylül 2021. 
  64. ^ "There is no concrete evidence that Ptolemy ever drew his own maps. Instead, he transmitted geographical data in digital form, using a series of numbers and diagrams that allowed later map-makers to adapt it." https://www.historyextra.com/period/ancient-history/ptolemys-maps-the-father-of-modern-geography/ 20 Ekim 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  65. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 23 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 18 Şubat 2022. 
  66. ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022. 
  67. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 18 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Mayıs 2022. 
  68. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2020. 
  69. ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  70. ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  71. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  72. ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  73. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  74. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  75. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  76. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  77. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  78. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  79. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  80. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2021. 
  81. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Eylül 2021. 
  82. ^ a b Şen, Ziya (1 Nisan 2011). "Vahiy Kâtipliği Müessesesi". Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 30 (30): 185-210. doi:10.17120/omuifd.12834. ISSN 2587-1854. 14 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2024. 
  83. ^ a b http://www.ilafdergi.hitit.edu.tr/files/14.11.pdf [ölü/kırık bağlantı]
  84. ^ Mesut Okumuş. "Kur'an nüzûlünün Mekke dönemi sempozyumu 29 Haziran -01 Temmuz 2012" (PDF). 8 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Kasım 2021. 
  85. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Haziran 2013. 
  86. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2013. 
  87. ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Eylül 2013. 
  88. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Eylül 2020. 
  89. ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ağustos 2020.